Merkez bankaları için zor günler
Dünya ekonomisi 'küresel ticaret savaşları' kıskacındayken, reel sektör yatırımlarında genel bir iştahsızlık gözlenirken, başta makine endüstrisi, yatırım mallarına yönelik sektörler mevcut...
Dünya ekonomisi 'küresel ticaret savaşları' kıskacındayken, reel sektör yatırımlarında genel bir iştahsızlık gözlenirken, başta makine endüstrisi, yatırım mallarına yönelik sektörler mevcut tablodan etkilenmekte. Bu tablo, aynı zamanda küresel ölçekte enflasyon riskini de azaltmış durumda. Küresel emtia fiyatlarında enflasyon riskini çağrıştıracak bir tablo gözlenmiyor. Bu nedenle, gerek enflasyon riskinin hayli azalmış olmasına, gerekse de durgunluk riskinin de artmasına bağlı olarak, dünyanın önde gelen merkez bankaları 'gevşek' ya da 'genişletici' para politikası alanı içerisinde olmayı tercih edecekleri bir konjonktürdeler.
2008 küresel finans krizi sürecinde 'bazuka yaklaşımı' (bazooka approch) anlamında, daha radikal ölçülerde genişletici para politikası uygulamış olan, bilançolarını rekor düzeyde büyütmüş olan merkez bankaları; bu defa durgunluk riskini azaltmak adına uygulayacakları gevşek para politikası adına, güçlü silahlardan çok, etki alanı daha sınırlı, 'düşük kalibre' para politikası silahlarıyla; örneğin sınırlı faiz indirimleriyle veya sınırlı parasal genişleme tedbirleri ile küresel durgunluk riskinden ekonomilerini korumayı tercih edebilirler. Yüklü tahvil alım programları ve/veya yüksek oranlı faiz indirimleri gibi 'bazuka' etkisine sebep olabilecek tedbirler, bir anda enflasyon riskine sebep olabilme olasılığına bağlı olarak, uzak duruluyormuş gibi gözüküyor.
ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Powell'in geçtiğimiz çarşamba günkü açıklamaları, önümüzdeki hafta FED'in FOMC toplantısından bir faiz indirimi kararı çıkması olasılığının hayli güçlendiğine işaret ediyor.
Ancak, merkez bankalarının başkanlarının en büyük endişesi 'likidite tuzağı'.
En basit ifadesi ile, genişletici para politikası tedbirlerinin, daha kestirme olarak, faiz indirimlerinin tasarruf sahipleri, ekonomi aktörleri ve tüketiciler üzerinde beklenen ölçüde bir etki yaratmaması riski. Bu nedenle, radikal genişletici para politikası tedbirlerinin beklendiği ölçüde makro ekonomik tepkiye sebep olamayabileceği ihtimaliyle, kimse 'okyanus'ta çok fazla açılmak ve boğulmak istemiyor.
Finansal sistemin dijitalleşmesi, sanal para kullanımı ve dijital para aktarımının yaygınlaşması ve hızla yaşlanan nüfus nedeniyle, gelişmiş ekonomilerde tüketimin canlandırılmasına yönelik tedbirlerin artık daha zayıf tepki vermesi de, merkez bankalarını para politikası tedbirleri üzerinden ekonomiyi yönlendirebilecekleri konusunda artan bir şekilde endişelendirmekte. Hiç bir merkez bankası yönetimi, ne aldığı tedbirlere rağmen ülke ekonomisinin 'sıfır büyüme' sarmalına girmesini istemiyor; ne de aynı tedbirlerin bir anda enflasyonu kontrolden çıkarmasını. Önde gelen merkez bankaları, son 10 yılda 700 kez faiz indirmişler. Ama, her geçen gün para politikasının etkinliğine dair endişe büyüyor.
Bakalım, gelecek hafta ne olacak?