Türkiye’nin ‘oyunu değiştiren’ projeleri
Soğuk Savaş, 1947 ile 1991 arası, 'iki kutuplu' bir dünyada, 'Batı' ile 'Doğu' Bloku'nun kendi menfaatlerini gözettiği; bu nedenle, 'beşeri kalkınma'dan çok, 'savunma ve uzay rekabeti'ne milyarlarca doların akıtıldığı bir dönem olarak tarihe geçti.
Oysa, dünyanın istisnasız her yaşam noktasında en temel ümit, beklenti, tüm insanoğlu adına yeryüzünü daha yaşanabilir kılmak için, 'kapsayıcı', 'adalet' ve 'refah'a dayalı bir ekonomi-politik düzeni hayata geçirmekti. Bu nedenle, Soğuk Savaş sona erdiğinde, dünya vatandaşları 'küreselleşme' olgusunu bu ümidi, beklentiyi hayata geçirebilecekleri bir 'fırsat' olarak kabullendiler.
Ancak, 'neoliberal' ve 'neoemperyal' dayatmalara odaklanmış 'küresel müesses nizam', 'kapsayıcı', 'adalet' ve 'refah'ı önceliklendiren bir ekonomi-politik düzen yerine, salt kendi çıkarlarını gözeten bir 'küreselci' anlayışı dayatmaya kalktı ve dünya vatandaşları bu 'dayatma'yı reddetti.