‘Ulusal egemenlik’ ve anayasa paketi
Türkiye'nin 'Milli Hâkimiyet'i, 'Ulusal Egemenliği' adına, tarihi adımlar attığımız bir dönemden geçiyoruz. 15 Temmuz'da, Türkiye, tarihinin en ağır hainliği ile ülkeyi bir...
Türkiye'nin 'Milli Hâkimiyet'i, 'Ulusal Egemenliği' adına, tarihi adımlar attığımız bir dönemden geçiyoruz. 15 Temmuz'da, Türkiye, tarihinin en ağır hainliği ile ülkeyi bir iç savaşa sürüklemeyi hedefleyen vahşi bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. Halkımızındestansı kahramanlığı ile 'Hâkimiyet Milletindir' vurgusu ile şimdi, ekonomik, siyasi ve askeri alanda 'Ulusal Egemenliği' daha da perçinleyecek adımlar atıyoruz.
Gerçekleştirilen mega projelerle, Türkiye'nin ekonomik gücüne, başarıyla tamamlanan'Fırat Kalkanı' operasyonu ile askeri gücümüze güç kattık ve şimdi, 16 Nisan'da siyaset alanındaki gücümüze güç katacak tarihi bir referandumun eşiğindeyiz.
Alparslan Türkeş'ten Necmettin Erbakan'a, Süleyman Demirel'den Turgut Özal'a, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 1969'dan beri Türkiye'nin gündemindeki öncelikli bir konu.
Turgut Özal eğer siyasi model değişikliğini başarabilseydi, koalisyon iktidarlarının sebep olduğu ekonomik ve siyasi krizlerle heba olmuş 1992-2002 arası yüzde 2.9 büyüme ile geçmez; bugün 1.3 trilyon dolarlık bir Türkiye Ekonomisi'ni konuşuyor olurduk. 2003'den bu yana, gerçekleştirdiğimiz ekonomik reformlar ve yatırım hamlesi ile 'ekonomik egemenlik' adına yakaladığımız başarıyı, bilhassa 15 Temmuz hainliği sonrası, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden arındırdığımız FETÖ yapısı ve milli-yerli bir savunma sanayisi ile çıtasını yükselttiğimiz terörle mücadele ve Fırat Kalkanı ile gücüne güç kattığımız 'askeri egemenliğimizi' perçinlemek adına, 'sıkışmış' parlamenter sistemden, 'Milletin İradesi'nedayalı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçerek, 'siyasi egemenliğimizi' daha da üst seviyelere çıkaracağız.