Mutluluk elimizde
Değerli okuyucular herkes mutlu olmak istiyor, ancak en küçük bir olumsuzlukta hemen ümitsizliğe kapılıyor. Zaten hayatımızda hep mutlu olacağız diye bir kural yok, önemli olan karşılaştığımız...
Değerli okuyucular herkes mutlu olmak istiyor, ancak en küçük bir olumsuzlukta hemen ümitsizliğe kapılıyor. Zaten hayatımızda hep mutlu olacağız diye bir kural yok, önemli olan karşılaştığımız olumsuz olaylardan bir ders çıkarıp, küçük de olsa mutlu olabilecek bir şeyler bulabilmek. Düşünce yapınız ve hayata bakışınıza göre, hayat olayları sizi ya yıpratır ya da parlatır. Olumsuz düşünen insanlar daima niçin diye sorarlar ve sorunları görürler. Fırsatlar kapılarını çaldığında da tokmağın sesinden rahatsız olurlar. İyimser ve olumlu düşünen insanlar ise nasıl sorusunu sorarlar, daima çözüme odaklanırlar.
Zihnimiz bir bahçeye benzer olumlu düşünme, iç konuşma ve telkinlerle onu beslerseniz başarı ve mutluluk sizin olacaktır. Endişe, ümitsizlik, korku ile beslenirseniz bunlar adeta zehirli atıklar gibi sonuç doğuracaktır. O yüzden bir tek olumsuz düşüncenin zihninize yerleşmenize izin verme lüksünüz yoktur. Zira Mevlana’nın deyişiyle “Sen kötü düşünceyi zehirli tırnak gibi bil. Bu tırnak derinleştikçe canın yüzünü tırmalar.” Yine Mevlana olumlu düşünme hakkında şöyle anlatıyor; “Olumsuz duygularınızı güneşi engelleyen bulutlar gibi görün. Güneşin er ya da geç kendini göstereceğini hatırlayın.”
Mutluluk denilince genel olarak bireyin olumlu bir ruh hali içerisinde bulunması durumu anlaşılmaktadır. Mutluluk, insanların sürekli arzuladıkları ve hiçbir zaman vazgeçemedikleri bir eğilim olarak tanımlanabileceği gibi hayra nail olma, mesut ve bahtiyar olma, insanın haz duyacağı bir hal içinde olma olarak da değerlendirilebilir. Mutluluk kelimesinin Arapça’daki karşılığını ise, “saide” kökünden türetilen “saadet” kelimesi ifade etmektedir. Saadet kelimesi, zorluk ve iç sıkıntısı anlamına gelen şekavetin zıddıdır (İbn Manzur, 1982: 832). Böylece saadet de iç huzuru ile özdeşleştirilmiş olur.
Kur’an-ı Kerim’de mutluluk-huzur olgusu İslam içerisinde din, “Allah-u Teâlâ tarafından konulmuş olan, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayan ilahi bir kanun veya nizam” şeklinde tanımlanmaktadır (Kılavuz, 2004: 25). Burada belki ilk olarak söylenmesi gereken, Kur’an-ı Kerim’e göre mutluluğun ancak Allah’a ve O’nun peygamberine itaatle elde edilebileceğidir (Nur 24/52; Bakara 2/38). “Kalpler ancak Allah’ı zikretmek ile huzur bulur” (Ra’d 13/28) ayet-i kerimesi ise mutluluk ve Allah’a yakınlık arasında direkt bir ilişki kurması bakımından bu konuda verilebilecek en önemli örneklerdendir. Kur’an-ı Kerim’in amacı, insanın Allah’a itaatine yol göstererek onun dünyevi ve uhrevi mutluluğu elde etmesini sağlamaktır denebilir
Bir hadis-i şerifte inanan bir kişi için başına gelen sıkıntıların günahlarına kefaret olduğu vurgulanmıştır (Tirmizi, Cenaiz 1; Müslim, 4663). Bu durum, dini bağlılığın kişiyi ümitsizlikten ve dünya sıkıntılarına aşırı üzülmekten koruyan bir kalkan gibi iş gördüğüne örnek verilebilir. Çünkü mümin bir kimsenin söz konusu hadis-i şerif ile teselli bulmayı umması ve sıkıntıların ahiret hayatında kendisine mükâfat sağlayacak yönünü düşünmesi, mevcut durumun psikolojik anlamda olumsuz etkisini azaltacaktır.
İnanan bir kimsenin farklı yaşam olaylarına karşı takındığı tavrın ele alındığı bir başka hadiste (Bkz. Müslim, Zühd 13), olumlu bir durumla karşılaşıp ona şükreden kimsenin, olumsuz bir duruma da sabrederek her iki durumu da Allah katında hayra çevirdiği ifade edilir. Hadisteki ifadenin inanan kişileri yönlendirdiği durum, hayatta her zaman her şeyin yolunda gitmeyebileceği, ancak kişinin dengeli bir ruh hali ile bu durumların hepsini kazanç olarak olumluya çevirebileceği noktasındadır. Hadisin inanan bir kimsenin her durumda taşkınlıklardan uzak tavır ortaya koymasını sağlayarak genel bir huzur halini elde edebilmesi için bir telkin niteliği taşıdığı da söylenebilir.