İdlib değil Fırat’ın doğusu
Devleti yönetenlerin ana sorumluluklarından biri, herhangi bir sorunu çözemiyorlarsa en azından kötüleştirmemek için uğraşmaları ve kendilerinden sonra gelecek idarecilere teslim etmeleridir. Böylece gelecek nesillere de...
Devleti yönetenlerin ana sorumluluklarından biri, herhangi bir sorunu çözemiyorlarsa en azından kötüleştirmemek için uğraşmaları ve kendilerinden sonra gelecek idarecilere teslim etmeleridir. Böylece gelecek nesillere de “bir şans” vermiş olurlar ki, bu da bir tür başarıdır. Örneğin, “açılım döneminde” yapılanlar günübirlik çıkarlar uğruna yarınların riske edilmesinin en tipik örneği olarak görülebilir. Neyse ki kahraman Mehmetçiklerin canları pahasına verdiği mücadeleyle “açılımın yarattığı tahribat” bir nebze de olsa ortadan kaldırılmıştır. Ancak unutmamak gerekir ki, yapısal sorunları fazla olan devletlerin böyle hataları arka arkaya yapma hakları yoktur. Zira ne ekonomileri sürekli hatayı kaldırır ne de bölgesel gerçekler her hatanın bir süre sonra üstesinden gelinmesine imkân tanır. O halde hangi iktidar söz konusu olursa olsun ya da yönetenlerin ismi ne olursa olsun, her olaya sadece kısa vadeli değil orta ve uzun vadeli de bakılmalı ve gelecek nesillerin altından kalkamayacakları sorunlar oluşturulmamalıdır. Bugünlerde İdlib üzerinden yapılan açıklamalar da yarınlarımızı dahi etkileyecek önemli bir hatanın işaretlerini vermektedir. İdlib’de ne olacağı ya da ABD’nin İdlib’e müdahale edip etmeyeceği konuşulurken Türkiye’nin asıl “ulusal güvenlik sorunu” gözardı edilmektedir. O sorunun adı da: PKK/ PYD/ YPG/ SDG’dir. ABD tarafından itinayla eğitilen-donatılan ve sürekli isim değiştirtilerek kamufle edilmeye çalışılan bu terör örgütünün şu anda gelişmiş silahlarla donanmış on binlerce elemanı bulunmaktadır ve bu güçler aralıksız olarak profesyonel paralı askerler tarafından eğitilmektedir. Suriye’deki otorite boşluğunun askeri e...