Zor oyunu bozar
Uluslararası ilişkiler zaman zaman “satranç” oyununa benzetilir. Zira siz bir hamle yapıp oyun kurarken karşı taraf da kendi oyununu kurma ya da sizin oyununuzu bozma şansına sahiptir. Böylece her devlet attığı her...
Uluslararası ilişkiler zaman zaman “satranç” oyununa benzetilir. Zira siz bir hamle yapıp oyun kurarken karşı taraf da kendi oyununu kurma ya da sizin oyununuzu bozma şansına sahiptir. Böylece her devlet attığı her adımın doğuracağı onlarca sonucu hesaba katmak zorunda kalır.
Ancak bazen işler öyle karmaşıklaşır ki ipin ucu kaçar. Devletler, oyun kurucu olduklarını zannederken aslında rakibin oyununa göre hareket eder hale gelebilir. Fayda sağladığını düşünen, bir adım sonra zararda olduğunu fark edebilir. Hatta birkaç hamle önce atılan adımlar dönüp ayağınıza da dolaşabilir. İşte böyle durumlarda kendi yurttaşlarının menfaatlerine odaklanmış olan devletler için tek çıkış yolu “güç kullanmak” ve “oyunu bozmaktır.” Yani mevcut kuralların ya da düşünme biçiminin dışına çıkarak oyuna da hayata da yeni bir derinlik vermek gerekir.
Örneğin Kurtuluş Savaşımız tam olarak böyle bir durumdur. Emperyalizm tüm ülkeyi ele geçirmiş, ordular dağıtılmış, koca bir millet köle haline getirilmek istenmiştir. O koşullarda İngilizden medet ummak, Amerikalılara yalvarmak gibi yöntemlere başvurmak ya da uslu uslu oturmak sonucu değiştirmeye yetmeyecektir.
100 YIL SONRA
Türk Milletinin tüm kuralları reddetmek ve dayatılan kuralların dışına çıkmak dışında bir seçeneği yoktur. İşte tam bu noktada Mustafa Kemal ortaya çıkar ve “Ya istiklal ya ölüm!” diye haykırır. Emperyalizmin oyununu bu bakış açısı bozar. Bedel ödemeye hazır olanlara özgü bir hareket serbestisi kazanır bağımsızlıkçılar. Av olan avcı rolüne bürünür, kovalananlar kovalayan haline gelir. Kurtuluş Savaşı kahramanları tüm kuralları reddederek aslında yeni kurallar koyarlar ve...