Avrasya’nın Parlayan Yıldızı: Türkiye
Daha önceki Avrasya Birliği yazılarında da pek çok defa yazdık. Türkiye bizzat devlet politikası olarak Avrasya Birliği’ne yönelmiştir. Son yıllarda da bu politika bağlamında güçlü...
Daha önceki Avrasya Birliği yazılarında da pek çok defa yazdık. Türkiye bizzat devlet politikası olarak Avrasya Birliği’ne yönelmiştir. Son yıllarda da bu politika bağlamında güçlü ikili ilişkiler kurmuş ve güçlü bir diplomasi yürütmektedir. Bu bağlamda bu projeyi yürütme görevi de 2200 yıllık Kadim Türk Devleti'nin Üst Aklı tarafından bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a verildiği kanaatindeyim.
Avrasya Birliği projesi hem bölge ülkeleri için hem de Türkiye için hayati bir öneme sahiptir. Gelecek yüzyılda en güçlü ve vizyonu geniş blok şüphesiz Avrasya Bloğudur. Bunu son zamanlarda yavaş yavaş kavramaya başladılar. Türkiye'nin 2023 vizyonu da Avrasya Birliği stratejisi ile doğrudan ilişkilidir. Türkiye gelecek dönemde tarihi mirası ve geçmiş ve de gelecek jeopolitik açıdan Avrasya Birliği içinde etkin ve yetkin olacaktır.
Büyük bir stratejik hamle olarak, Avrasya Birliğinin derin gücü içinde hak ettiğimiz değeri de bulabiliriz. 2019'da çıkması muhtemel büyük savaş öncesi Türkiye bu bölgede güç merkezi haline gelecektir. Bu güç merkezini de Avrasya Birliği sayesinde elde edeceğinden şüphem yok…
Unutmamak lazımdır ki; Türkistan Coğrafyasının çoğunu içine alan, Güneydoğu Asya'nın bir kısmı dahil olmak üzere, Kafkaslar ve Balkanların da büyük kısmını kapsayan, Ortadoğu'da birkaç ülkenin de yer alacağı büyük bir birliktir Avrasya bloğu... Bu birliğin merkezi de İstanbul olacaktır. Her Uluslararası Birliğin merkezi vardır. Birleşmiş Milletlerin merkezi New York, AB'nin merkezi Brüksel, Nato'nun merkezi de Brüksel'dir. İddia ediyorum Avrasya Birliğinin de merkezi İSTANBUL olacaktır. Hep birlikte göreceğiz inşallah...
Türkiye 24 Haziran seçimleri sonrasında Avrasya Birliği konusunda daha somut ve güçlü adımlar atacaktır. Bu bağlamda bazı siyasetçilerin ve Cumhurbaşkanı adaylarının da ısrarla AB demesi, Nato demesi de anlaşılır gibi değil. Biz AB ve Nato yolunda yıllarımızı heba ettik. Buna rağmen ısrarla AB demenin, Nato demenin hiçbir mantıklı gerekçesi yoktur. Çökmeye yüz tutmuş bir AB'den medet uman Siyasetçilerin de çökeceği bir döneme giriyoruz. Bunu geç de olsa fark edenler, gelecek politikalarını daha iyi yönlendirecekler.
Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce her fırsatta, Türkiye'nin yönü AB diyor. Türkiye'yi AB'ye döndüreceğiz diyor. Bir nevi arkasındaki gücün AB olduğunu da göstermiş oluyor. Alman vakıfları bol bol destek veriyor zaten. Geçtiğimiz günlerde Avrupa ülkelerinin büyükelçileriyle iftar yapan Muharrem İnce, yine yabancı büyükelçilerle bir araya geldi. Basına kapalı sözde bir iftar programı yapıldı. İngiltere Büyükelçisi Sir Dominic Chilcott, Amerika İstanbul Başkonsolosu Jennifer L. Davis katıldı. Burada yapılan görüşmeler de önem arz ediyor. Ama şunu unutmamak lazımdır ki; Türk Devleti'nin belirlediği yön AB değil, Avrasya Birliğidir.