A planı var, B planı var ama demokrasi planı yok
Seçimleri görmeden HDP'nin B planını tartışmaya başladık. Partisinin seçim barajını aşacağına inanmıyor olmalı ki Demirtaş, seçim planlarından daha çok seçim sonrası...
Seçimleri görmeden HDP'nin B planını tartışmaya başladık. Partisinin seçim barajını aşacağına inanmıyor olmalı ki Demirtaş, seçim planlarından daha çok seçim sonrası planlarını anlatıyor. "B planı" dedikleri şey de açık bir tehdit mesajı; Meclis'e girememeleri halinde Kürt sokağını harekete geçirecekler...
İster A planı, ister B Planı olarak ifade edilsin, bence HDP'nin asıl sorunu, bir demokrasi planına sahip olmaması. Oysa HDP'nin seçimlere parti olarak katılma kararı. ilk günlerde en çok AK Parti ve çözüm sürecini destekleyen çevreleri endişelendirdi. HDP'nin Meclis'te bulunması gereğine HDP'den daha çok iktidar partisi inanıyordu. Öyle ki Doğan grubu ile Cemaat medyası, hükümetin Apo'yu araya koyarak HDP'yi risk almadan, gerilimsiz bir şekilde, yine bağımsız adaylarla Meclis'e sokmasından korkuyordu.
Tabii PKK ve HDP'nin çözüm sürecini öncelemediği sonradan anlaşıldı. Cemaat ve CHP ile hızla bir araya gelen HDP, eski Türkiye koalisyonuna katılarak hükümeti bile şaşırttı. Bu koalisyonun demokratik bir programa sahip olmadığını sanırım anlatmaya gerek yok. Bu yapıları statükocu olarak tanımlamak da fazla iyimser bir analiz olur. Bu ittifak, eski siyasal sistemi korumanın da ötesinde gayrimeşru bir vesayet şebekesini savunmaya ve onu siyasal sistemimize hakim kılmaya çalışıyor. 7 Haziran seçimlerine demokrasi programıyla değil, vesayet programıyla giriyorlar. Çözüm sürecini sahiplenen çevreleri rahatsız eden de budur, yoksa HDP'nin Meclis'e girecek olması değil.