Çok üzüldünüz, belli oluyor!
Başkent’te herhangi bir bombalı saldırı elbette dikkat çekicidir. Burada istihbarat zafiyetinden de bahsedilir, güvenliğin yetersizliğinden de. Bu kaygıyı dile getirmek yanlış değil. Ancak Ankara’daki terör...
Başkent’te herhangi bir bombalı saldırı elbette dikkat çekicidir. Burada istihbarat zafiyetinden de bahsedilir, güvenliğin yetersizliğinden de. Bu kaygıyı dile getirmek yanlış değil.
Ancak Ankara’daki terör saldırısının akşamı televizyon programlarında dillere dolanan, ertesin gün de gazete manşetlerine çıkan “devletin kalbine bomba” sözleri bir kaygıyı yansıtmaktan çok gizli bir sevinci ele veriyordu. Hükümete karşı açıktan veya gizliden husumet sahibi olanların, milletin kalbine yönelen bu terör eylemine sarılmaktan kendilerini alıkoyamadığı görüldü.
Siyaset ve medya dünyasında, akademi ve sivil toplum çevrelerinde maalesef kendi ülkesinin yaşadığı felakete utanmazca sevinenler çıktı. “Devletin kalbine bomba” diyenlerin çoğunun tanıdık ‘kalpsizler’ olması da tesadüf değil. Ne üzüntü, ne keder eşlik ediyor dillerinden dökülen şikâyete; teröristin patlattığı bombanın mesajını ‘korku’ paketine sararak iletmekten gayrı yaptıkları bir iş yok aslında.
Ankara saldırısını “devletin kalbine bomba” diye ballandıra ballandıra anlatan ‘önemli’ şahsiyetlerin, devletin kalbine yerleşen paralel yapının siyasi kollayıcısı olması da önemli bir ayrıntı. Ne kadar paralel yapı elemanı, uzantısı veya destekleyicisi varsa bugünlerde hepsi, koro halinde “güvenlik zafiyetinden” bahsediyor. Oysa devlet, kalbine kadar sokulan en büyük bombayı birkaç yıl önce fark etti ve hâlâ onu söküp atmakla uğraşıyor. Devletin güvenliğinin, istihbaratının, asayişinin başka devletlerin güdümündeki paralel yapıya bağlı olduğu açığa çıkmadı mı? Bu çete, devletin kalbini dinlemiyor muydu?
Ankara saldırısını “Devletin kalbinde bomba” diye sunanların, bombayı patlatanlara daha yakın duruyor olması da milletin gözünden kaçmıyor.