Çözüm süreci ve başkanlık sistemi...
1 Kasım seçimlerinin ardından öne çıkan iki tartışma konusu var. Biri başkanlık sistemi, diğeri ise çözüm süreci. Bu iki başlığın öne çıkması elbette tesadüf değil;...
1 Kasım seçimlerinin ardından öne çıkan iki tartışma konusu var. Biri başkanlık sistemi, diğeri ise çözüm süreci. Bu iki başlığın öne çıkması elbette tesadüf değil; terör, Türkiye'nin hala en önemli sorunu, başkanlık sistemine geçiş ise milli iradenin vesayet sisteminden kurtulma arayışının ayrılmaz bir parçası.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti cephesi, bu iki konudaki tartışmaya "Yeni Türkiye" ve "Yeni Anayasa" kavramlarıyla yaklaşıyor. Türkiye'nin birliğini ve demokrasisini güçlendirecek ve teröre son verecek olan yeni bir anayasadır. Yeni bir anayasayla birlikte ancak Türkiye için yeni bir dönemin kapıları aralanabilir. Kavgayı kazanmak yetmez, onu kalıcı kılmak için toplumsal bir sözleşmeye bağlamak da gerekir. AK Parti seçim zaferine bir yenisini daha ekleyebilir, ama Türkiye'yi yeni bir anayasa kavuşturmadan kazanılacak her zaferi eksik kalır, tamamlanmış sayılmaz. Bu yüzden, 1 Kasım’ın ardından AK Parti'nin öncelikli gündeminin "yeni anayasa" olması doğru ve yerinde.
Fakat bunun kolay olmadığını da biliyoruz. AK Parti, yeni anayasayı tek başına çıkarabilecek çoğunluğa sahip değil. Bunun için dışarıdan desteğe ihtiyacı var. Ama muhalefet partilerinin, bu desteği altın tepside, gönüllü olarak AK Parti'ye sunması da zor. Ancak imkânsız değil. Çetin pazarlıklar, yeni uzlaşmalar Türkiye'nin önünü açabilir. AK Parti'nin yeni ortaklıklara, büyük uzlaşmaya hazır olması gerekiyor.