Gençleri ölüme sürmek en kolayı
Gazetenin biri “İsyan günleri” diye başlık atmış; “gün susma günü değil” diyen gazete, okurlarını Gezi’de olduğu gibi sokağa çıkmaya, isyana ve ülkeyi ateşe vermek isteyenlerin...
Gazetenin biri “İsyan günleri” diye başlık atmış; “gün susma günü değil” diyen gazete, okurlarını Gezi’de olduğu gibi sokağa çıkmaya, isyana ve ülkeyi ateşe vermek isteyenlerin ateşine odun taşımaya çağırıyor.
Sokaklar yeniden hareketlenir mi, gençler bu tür provokatif davetlere icabet ederler mi bilinmez; ama olası bir isyanda en büyük zararı sokağa çıkanların, yasaları çiğneyenlerin, yeni bir ayaklanma girişimine soyunanların kendisi görür.
Hep böyle olmadı mı?
İsyana çağrı yapan gazetelere, yazarlara hiç bir şey olmadı, olmaz da. Onlar en fazla sokağa fotoğraf çekmek, yaratılan kaosun ülkeye verdiği sıkıntının keyfini sürmek adına kameralara poz vermek için inerler.
Gençleri sonu belli olmayan habis yollara sürmek en kolayı.
Kan dökme çağrısı yapmak da öyle.
PKK binlerce genci basit bir ajitasyonla, ilkel bir Kürtçülük edebiyatıyla hendeklerde ölüme göndermedi mi?
O gençlerin katili sadece PKK mı?
Aslında PKK’ya arka çıkan gazeteciler, yazarlar ve PKK güzellemeleri yapan medya da bu suça ortak.
Liseli gençlere isyan çağrıları yapan, yeni bir Gezi için sokağa davetiye çıkaranlar da olası acıların sorumlusu olacak.
Ölenlerin çetelesini kimse tutmuyor; olan, ölüme sürülen gençlere ve onların kederli ailelerine oluyor.
Bu ülkenin evlatlarını PKK’dan, DHKP-C’den daha önce o gazetelerden ve o yazarlardan korumak gerek.
Liseli genç çocukları dahi sokağa çağırmaları, “Onurumuz, gururumuz” diye gaza getirmeye çalışmaları bu medya aktörlerinin ve siyasilerin ne kadar acımasız olabileceğini gösteriyor. Dikkatli olmak şart.