Kim mağdur, kim zalim?
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından bir “mağduriyet” tartışmasıdır gidiyor. Yargı ile başbaşa kalan bazı HDP’li vekillerin “mağdur” edilebileceğine ilişkin...
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından bir “mağduriyet” tartışmasıdır gidiyor. Yargı ile başbaşa kalan bazı HDP’li vekillerin “mağdur” edilebileceğine ilişkin endişeler fazlasıyla ön plana çıkartılmış durumda. Mağduriyete yol açmamak için Yargı’nın “dikkatli” davranması gerektiğini önerenler de var. Haklarında soruşturma başlatılan HDP’lilerin mağdur edilebilme ihtimalini varsaymak bile fazlasıyla zorlama bir endişe.
Bu kadar aleni zorbalık yapan, bu denli çok suça bulaşan ve üstüne pişkince davranan, katliamlara sebep olmuş HDP’lilerin mağdur edilebilecekleri endişesi, kabahatlerini örterek terörü desteklemeye devam etmenin yeni versiyonudur. Canlı bomba cenazesini kaldırmayı meşru ve haklı gören bir partinin başına ne gelecek ki mağdur sıfatına hak kazanasın? PKK’ya silah taşıyan, kuryelik yapan, lojistik destek veren; iç savaş çıkarmak için seferber olan; siyaset dışında her türlü terör faaliyetine şu veya bu şekilde ortak olanları hangi hukuk, hangi adalet sistemi “mağdur” edebilir?
Gözaltına alınırlarsa, “mağdur” olurlar! Tutuklanırlarsa, “mağdur” olurlar!
Bu sözlerle, yersiz endişelerle siyasetçilerin, Yargı’nın ve toplumun aklını bulandırmaya çalışıyorlar.
Kimin mağdur, kimin zalim olduğunu bulanıklaştırmaya, böylelikle kavramların içini boşaltarak zalimi mazlum kılmaya çalışıyorlar. Oysa her şey gözlerimizin önünde oldu ve oluyor. Yaşananlar yeterince açık değil mi?