Küfürbazların rehin tuttuğu Atatürk
Bu ülkede Atatürk’ü İslam’a saldırarak, dindarlara hakaretler yağdırarak savunan ya da savunduğunu sanan bir sürü sanatçı, siyasetçi ve medya insanı var. Bu isimler arasında yer alan Müjdat Gezen...
Bu ülkede Atatürk’ü İslam’a saldırarak, dindarlara hakaretler yağdırarak savunan ya da savunduğunu sanan bir sürü sanatçı, siyasetçi ve medya insanı var. Bu isimler arasında yer alan Müjdat Gezen, son günlerde gündemden neredeyse hiç düşmüyor. En son Yılmaz Özdil ile birlikte, canlı yayında bir hanımefendiye sövgüler diziyordu.
Dışarıdan bakıldığında Müjdat Gezen ve benzer küfürbaz isimlerin aklını yitiren, kendini kontrol edemeyen ve öfke patlaması yaşayan dar kafalı “Atatürkçüler” olduğu düşünülebilir. Biraz tarihin gerisinde kalmış olsalar da Atatürk’e duydukları hayranlığı etrafa küfür ve hakaretler yağdırarak dile getirdikleri de sanılabilir.
Ancak dikkatle bakıldığında Atatürk’ü diline dolayan bu siyasetçi, sanatçı ve medya takımının aslında başka bir iş yaptığı fark edilecektir. Bunlar, sistematik “Atatürkçülük” demagojisiyle toplumun bir kesimini kendi etraflarında konsolide etmeye, diğer kesimini ise düşmanlaştırmaya çalışmaktalar. Atatürk, bunların elinde adeta rehin durumunda. Beş para etmez düşüncelerini, görüşlerini, yargılarını, yaşam değerlerini “Atatürkçülük” kisvesiyle dokunulmaz kılma uğraşındalar. Siyasi hesaplarını Atatürk’ü kullanarak görmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda çok sefil ve sinsiler, kurnaz, riyakâr ve ahlaksızlar; ama tüm bu aşağılık yanlarını “Atatürkçülük” kılıfına büründürerek “sevimli” kılmaya çalışıyorlar.
Bunlar canlı televizyon programlarda en adi küfür ve hakaretleri rahatlıkla savurabilmekteler. Bir küfür bir Atatürk, bir küfür bir Atatürk formatında program yapıyorlar. Küfrün burada gördüğü işlev daha çok dikkatleri kendi üzerlerine toplamaya yarıyor. Böylece Atatürkçülüğü kimseye kaptırmamış oluyorlar.