Söz artık milletin
Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının çizildiğiLozan’dan sonra (Kore’ye asker gönderme ve Kıbrıs çıkarmasını saymazsak) ülkenin kaderini değiştirecek büyük bir savaşa dahil...
Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının çizildiğiLozan’dan sonra (Kore’ye asker gönderme ve Kıbrıs çıkarmasını saymazsak) ülkenin kaderini değiştirecek büyük bir savaşa dahil olmadık. Dolayısıyla Lozan’ı zorlayacak herhangi bir girişimde de bulunmadık. Lozan’da Misak-ı Milli sınırlarını dünyaya onaylatmayı başarmıştık ancak karşılığında imzacı devletlere bağımsız kalkınma ve büyüme yoluna girilmeyeceği sözünü vermek suretiyle ağır bir bağımlılık sözleşmesine imza atmıştık.
1950’lerden sonra bu ülkedeki yaşanan siyasi ve toplumsal gerilimlerin kaynağında işte Lozan’da dönemin yönetici kadrosunun ülkeyi yönetme ruhsatı alma karşılığında Batı’ya verdiği bu “söz”ler vardı. Batı büyüme ve kalkınma yoluna girmeye çalışan Türkiye’yi her seferinde darbelerle, ekonomik ve siyasi müdahalelerle durdurmaya yöneldi, her fırsatta Lozan’da Türkler biçilen sınırları hatırlattı. Türklerin sanayi devrimini gerçekleştirememiş olması ve üretime dayalı bir ekonomiye geçememesi, Batı’nın Lozan’da çizdiği sınırlarla Türkiye’nin önüne koyduğu açık örtülü engellerle ilgilidir.
Sağ-sol çatışmaları, Kürt ayaklanmaları, terörist örgütlerin devreye sokulması, kanlı olaylar... Türkiye’ye dönük ekonomik siyasi müdahalelerin hepsinin ardında Batı’nın bu topraklarla ilgili hesapları vardı. Figüranlar yerli olsa da “akıl” dışarıdandı, yani “üst akıl” hep yabancıydı, küresel aktörler hep devredeydi.