Suriye krizi ve çift başlılık
Suriye krizi derinleşerek yeni boyutlar kazanıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük askeri hareketlilik bu topraklarda yaşanıyor. Rusya ve İran’ın, Suriye’ye yerleşmesi üzerine bütün...
Suriye krizi derinleşerek yeni boyutlar kazanıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük askeri hareketlilik bu topraklarda yaşanıyor. Rusya ve İran’ın, Suriye’ye yerleşmesi üzerine bütün dünya bu coğrafyaya akın etti. Britanya, Almanya, Fransa ve Danimarka savaş gemileri ve uçaklarıyla, askerleriyle Akdeniz’e inmeye başladılar. Türkiye’deki üslere askeri yığınak yapılıyor. Uzmanlar, dünyanın üçüncü bir büyük savaşın eşiğinde olduğu yorumlarını yapıyor.
Güney sınırımızdaki gelişmeler, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini yakından ilgilendiriyor. Rusya ile yaşanan uçak krizi de buna eklendiğinde Türkiye, bu gelişmelere karşı ne kadar hazırlıklı? Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra karşı karşıya kaldığı bu en büyük krizi atlatabilecek mi?
Batı ile olan ilişkilerimiz hiç olmadığı kadar iyi bir noktada. NATO, Rusya krizinde Türkiye’nin arkasında durarak üye bir ülkeye karşı sorumluluklarını yerine getireceği mesajını verdi. ABD’den ve Batılı başkentlerden Ankara’ya açık destek açıklamalarının gelmesi de olumlu. Fakat, Batı’dan gelen bu olumlu mesajlar tek başına Türkiye’nin güvenliğini sağlamaya yetmez. Türkiye, hem Güney sınırından hem de içeriden ayrılıkçı terör tehdidiyle karşı karşıya. Türkiye, her zamankinden daha güçlü, kendi ayakları üzerinde duran, çift başlılıktan kurtulmuş bir devlet yönetimine ihtiyaç duyuyor. Kendi içinde birliği yakalayamadan, devlet kurumları arasında uyumu sağlayamadan bu krizle başa çıkmak zor. Ciddi bir savaş tehdidi karşısında ülke büyük sorunlar yaşar. Dağılma, bölünme, iç savaş riski hiç de ihtimal dışı değildir. Rusya, İran, Esed rejimi ve PKK blok halinde hareket ediyorlar. Bir kriz durumunda Türkiye çok zorlanabilir.