TSK’ya yapılan çağrıların anlamı
Bu aralar Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik çağrılarda dikkat çekici bir artış yaşanıyor. PKK, tarihinde ilk kez, en üst düzey yöneticileri aracılığıyla “Savaşımız...
Bu aralar Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik çağrılarda dikkat çekici bir artış yaşanıyor. PKK, tarihinde ilk kez, en üst düzey yöneticileri aracılığıyla “Savaşımız AKP’yle, TSK ile değil” açıklaması yaptı. KCK yöneticisi Duran Kalkan açıkça şu çağrıda bulundu: “Asker, AKP’nin savaş oyununa katılmasın. Bizden onlara dönük herhangi çatışma, saldırı kesinlikle gelişmeyecektir.”
TSK’ya yapılan çağrılar sadece PKK ile sınırlı kalmadı. HDP ve CHP’den de TSK’ya “Sarayın askeri olma” çağrıları geldi. Medyada da TSK’ya yönelik benzer içerik, kapsam ve mahiyetteki suçlama ve çağrılarda artış var.
Bu çağrılar, TSK üzerinde baskı kurulmak istendiğini açıkça gösteriyor. PKK’nın, terör furyasına start verdiği 7 Haziran seçimlerinin ardından, TSK’ya yönelik eşzamanlı bir algı operasyonu başlatıldı. PKK’nın hedef aldığı asker ve polisi “Sarayın ordusu” olarak göstererek hedefe koyuyorlar. Oysa askerin tek yaptığı vatanı, milleti savunmak. Asıl görevi de budur. Askeri “Sarayın ordusu” olarak etiketlemek, terör saldırılarına “meşruiyet” kazandırma anlamına gelir ki, bu hem ahlaksızlık, hem de suç.
* * *
Bu çağrıların diğer önemli boyutu TSK’yı, Esed’in ordusuna çevirme amacı taşıyor olmasıdır. TSK, etrafımızdaki bölge devletleri arasında belki de tek “Milli” niteliğe sahip ordu. Ne Saddam’ın, ne Esed’in, ne Kaddafi’nin ordusu gibi milletten kopuk bir özellik taşıyor. Mısır ordusu gibi, Batılı devletlerin istedikleri zaman darbeye koşturacakları bir ordu değil. TSK, ülkenin kuruluşunda, sınırların belirlenmesinde ve bu sınırların korunmasında büyük sorumluk üstlenen milli bir kurum. Milli irade için vardır ve milli iradenin emrindedir.