Bütün hataların başı
Peygamberimiz Efendimiz, “Dünya sevgisi bütün hataların başıdır” buyururlar. Ayette ise dünyanın bu yanı şöyle tasvir edilir: “Biliniz ki, dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve...
Peygamberimiz Efendimiz, “Dünya sevgisi bütün hataların başıdır” buyururlar. Ayette ise dünyanın bu yanı şöyle tasvir edilir: “Biliniz ki, dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki, bitirdiği ot ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azap; ve de Allah’tan rıza ve mağfiret vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir metadan ibarettir.” (Hadid, 20)
İnsan mahiyetinde iki ana unsur bulunur. Bunlardan biri insanı aşağıya çeker diğeri semalara doğru ser çekmeye zorlar. İnsanı aşağıya çeken nefsidir ki buna beşeri yan da demek mümkündür. İnsanı yukarılara çağıran ise onun Ademi ruhudur. İnsan beşeri yanını terbiye ederek, kötü hasletlerden arındırarak ruhuna yaklaştırır. Nefis mutmainne olunca ruhla bütünleşmesi de gerçekleşir. Böylesi insanın Ademi ruhundaki bütün faziletler beşeri ruhuna (nefsine) intikal eder. Bu sayede insan kemale erer, kamil insan haline gelir.
Beşeri ve Ademi ruhtan meydana gelen insanda sayısız denecek ölçüde his, duygu, latife vardır. Bunlardan çok azı için bu dünya hayatında karşılık bulunsa da büyük çoğunluk için bir karşılık yoktur. Bu dünya hayatında karşılığı bulunmayan inkişaf etmiş bütün his, duygu ve latifeler karşılığını ahiret hayatında bulacaklardır. Mahiyetinde var olan his, duygu, latife ve melekeleri bu dünya hayatında inkişaf ettirip ahirete öyle intikal edenler, orada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, akla hayale gelmeyen ilahi lütuflarla karşılaşacaklar ve bu mazhariyet onlar için gerçek hayatla buluşma manasına gelecektir.
Böyle bir insan, dünya hayatında saraylarda yaşamış ve her türlü meşru zevki tatmış bile olsa, ahiret hayatına kıyasla onun dünya hayatı bir zindandan ibaret kalacaktır. Ahiret hayatını dünya zevkleriyle bitirip tüketmeyenler içinse elbette manzara sonsuz derece daha muhteşem ve dünya ile mukayesedeki oran sonsuz denecek ölçüde farklı olacaktır.
Ruhundaki latifeleri, duyguları, hisleri hiç inkişaf ettirmeyenler ya da çok az inkişaf ettirenlere gelince, onların ahiret hayatı, hayvanlar gibi belki daha aşağı seviyede seyredecektir. Onlar, körler, dilsizler, sağırlar, kötürümler gibi bir hayatla yüzleşeceklerdir. Ahiret ebedi olduğu için de onlardan dünyada en sıkıntılı hayat yaşayanların bile ahiret hayatına kıyasla durumu cennet ile hapishanenin mukayesesi gibi olacaktır. Elbette bu dünyada saraylarda yaşamış kafirlerin ahirette yaşayacakları mahrumiyet dünya hayatlarının ihtişamı nispetinde daha da artacaktır. “Dünya, müminin hapishanesi kafirin ise cennetidir” mealindeki hadis-i şerif bize bu hakikati öğretmektedir.