FETÖ - Seçim ve profili düşük taklitler
Taklit insanı kimyevi terkiplere benzer. Nispetlerdeki az bir değişiklik onun ortadan kalkmasına yeterlidir. FETÖ elemanları bunun en somut, en çarpıcı örneğidir.Örgütteki taklit hastalığı ise çok eskiye...
Taklit insanı kimyevi terkiplere benzer. Nispetlerdeki az bir değişiklik onun ortadan kalkmasına yeterlidir. FETÖ elemanları bunun en somut, en çarpıcı örneğidir.
Örgütteki taklit hastalığı ise çok eskiye, 1965’li yıllara dayanır. Gülen, Kestanepazarı ismiyle ünlenmiş İzmir’deki Kuran Kursu modelindeki bir kurumun müdürüdür. Elinde polis copuna benzer bir sopayla sağa sola hışım saçar, Donkişot’un yel değirmenlerine saldırısını andıran hareketleriyle tavşan yürekli, kurbağa karakterlilerin kalbine korku salardı. Buca kamplarında ise onun bu hali birkaç misli şiddet kazanırdı; en büyük suç ondan korkmamak olurdu. Ben de bu suçu işleyenlerdendim.
Öğrencilere dayattığı edilgin durum, bazı öğrencilerde onu taklit etme meyli uyandırır, bazılarında ise bu meyil, meyil olmaktan çıkar hastalık derecesinde bir saplantı halini alırdı. Bazıları onu mütekebbir yürüyüşünde, bazıları şivesi bozuk konuşmasında, bazıları elmacık kemiklerini de içine alacak şekilde gerçekleşen göz kırpma tiklerinde taklit ederdi. Daha yaygın olan taklit ise, niçin yaptığını hâlâ çözemediğim namazda başını sağa sola sallamasında gerçekleşirdi. Öyle ki, özellikle Cuma namazlarında durduk yerde ve namaz içinde büyük çoğunluğun kafaları sağa sola gider gelirdi. Namaz içindeki bu taklit bende acı bir burukluk hasıl eder; kendisi olmayı bir türlü beceremeyen bu kişilere cidden acırdım.
Gün güne bu taklit azalmadı sayıda artarak devam etti. Mesela, konuşurken ağzındaki tükürüğü diliyle dışarı çıkarıp bir müddet dudaklarında tuttuktan sonra geri yutma; yine konuşurken özellikle coşkulu hallerde başındaki takkeyi sağ eliyle önce öne sonra arkaya doğru hareket ettirme ve bunu defalarca tekrar etme yukarıdaki taklitlere ilave edilir oldu. Daha alt jenerasyonlarda ise iş şaklabanlığa kadar vardırıldı.
Bozyaka Yurdunda kalan öğrencileri yaz kampına götürüyorum. Ben minibüsün önünde şoförün yanındaki koltukta oturuyorum. Yirmi kadar öğrenci de arkada oturuyorlar. Yola çıktık. İçlerinden biri Gülen’i taklit ederek vaaza başladı. Kısa bir süre sonra ağlama sesleri duyuldu. Ben de duygulandım. Hava bozulmasın diye de arkama dönüp bakmadım. Sonra dikiz aynasından olanları görmek istedim. Ne göreyim, hıçkıra hıçkıra ağlama sesleri geliyor; fakat hiçbirinin gözünde bir damla yaş yok. Meğer onlar da ağlayan cemaatin taklidini yapıyorlarmış. Minibüsü durdurdum. Hepsini aşağıya indirdim. Tekrar bindiklerinde artık gözleri yaşlıydı.