FETÖ ve yalan
Yalanı azık edinmiş bir topluluk nasıl kurtuluşa erebilir ki. Adı yalancılar kütüğüne kaydedilmiş fert ve toplulukların yapamayacağı hiçbir kötülük, işleyemeyeceği hiçbir lanetlik...
Yalanı azık edinmiş bir topluluk nasıl kurtuluşa erebilir ki. Adı yalancılar kütüğüne kaydedilmiş fert ve toplulukların yapamayacağı hiçbir kötülük, işleyemeyeceği hiçbir lanetlik iş yoktur.
Bunun somut örneklerini FETÖ elemanlarının mahkemelerdeki ifadelerinde çok açık görüyoruz. Baştan sona yalana sarılan ve sadece yalandan medet umar hale gelen bu kimliksiz, bu kişiliksiz varlıkların düştükleri durum elbette bir sonuçtur ve bu sonucu doğuran en önemli sebep de, işin kırılma noktasında terk edilen sabit değerlerdir.
Bu değerlere dönerek ebedi kurtuluşa ermek yerine, kötü sonuca sarılarak sürekli bir kısır döngünün çarkları arasında dönüp durmayı tercih ve böylece hem dünya hem de ahireti kaybettirecek varyantlarda yuvarlanış nasıl bir akıl tutulmasının eseridir, bunu salim akıl ve düz mantıkla izahın imkânı yoktur.
Bize bir zamanlar, “size birisi saatin kaç olduğunu sorsa, buna doğrudan saatinizin gösterdiği ibrelere bakıp cevap verirseniz, bilerek ya da bilmeyerek yalan konuşmuş olmanız muhtemeldir. Onun için, benim saatimin gösterdiğine göre saat şu, deyin” diyen bir kişinin kendisi de dahil bütün elemanlarının şimdi her saniyede bin yalan üretmeleri nasıl ibretlik bir sonuçtur? Generalliğe kadar terfi etmiş bir kişinin başka değerleri bir tarafa bırakın, sadece taşıdığı üniformanın izzeti hatırına yalandan kaçınması, ifadelerinde aleyhine bile olsa doğruları ifade etmesi gerekmez mi? Ama yok işte, içlerinde bir tane mert adam yok! Yüzlerine yüzlerce somut delil fırlatılıp gösterildiği halde, yine aynı pişkinlikle yalanını sürdürebilmek nasıl bir ar çatlamasıdır, bunu bizim bilmemiz, anlamamız elbette mümkün değildir.
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve sadıklarla/ doğrularla beraber olun”(Tevbe:119) ayeti bize hangi şartlar altında olursak olalım, eğer mümin sıfatının muhatabı isek daima doğrularla beraber olmamızı amirdir.
Peygamberimiz Efendimiz, bir bakıma bu ayetin de tefsiri sayılabilecek nurlu beyanlarında şöyle buyurmaktadır: “Doğruluk kişiyi birre/ güzel ahlakın bütününe götürür; birr insanı cennete taşır. Kişi doğru söyleye söyleye neticede sıddıklardan olur. Yalan kişiyi günahlara salar. Günahlar kişiyi cehenneme taşır. Kişi yalan söyleye söyleye yalancı olur; sonuçta Allah katında adı yalancı diye kaydedilir.”