Kader kapısından giriş
Kader, olacağın değil olmuş olanın yazılmasıdır. İlm-i ilahide her şey olmuştur. Olmayan bir şeyin ilm-i ilahide var olmasından söz edilemez. Tasavvuf dilinde bu oluşa/ bu oluşlara ayn-ı sabit, çoğulu...
Kader, olacağın değil olmuş olanın yazılmasıdır. İlm-i ilahide her şey olmuştur. Olmayan bir şeyin ilm-i ilahide var olmasından söz edilemez. Tasavvuf dilinde bu oluşa/ bu oluşlara ayn-ı sabit, çoğulu ayan-ı sabide, denilir.
Olmuş şeylerin hariçte vücuda gelişleri, ilmi/nazari kaderin kudret kalemiyle yazılışı, bedihi kader haline gelişidir. Öyleyse bir şey önce ilm-i ilahide olur, sonra kudret kalemiyle hariçte yazılır.
İnsan iradesinin söz konusu olduğu fiillerde de durum aynıdır. Bizim irademizle yapacağımız fiiller ilm-i ilahide zaten olmuştur. Daha sonra bu fiiller kudret-i ilahinin yaratmasıyla yazılır. Yani önce kaza sonra kader gelir. Harici vücutta tekvini emirle yaratılanlar, ilm-i ilahide olmuş olanların tekrarından ibarettir.
Tecelli ile yaratmayı anlamadan sorumluluk meselesi anlaşılamaz. İnsan iradesinin söz konusu olduğu fiillerde insan tecelliye ortam hazırlar; ismin tecellisine sebep olur. Fakat yaratmada –çünkü cebridir- insan iradesinin hiçbir fonksiyonu yoktur. Dolayısıyla yaratılan fiilden insan sorumlu değildir. Hz. Musa’nın kıptiye vurduğu...