Kudüs davası ve iç siyaset
Kudüs davasına olan hassasiyeti sebebiyle Türkiye ve onu temsilen Recep Tayyip Erdoğan bütün ümmetin hayır duasını aldı. Ben de her türlü siyasi mülahaza ve düşüncenin üstünde ve ötesinde kendisine...
Kudüs davasına olan hassasiyeti sebebiyle Türkiye ve onu temsilen Recep Tayyip Erdoğan bütün ümmetin hayır duasını aldı. Ben de her türlü siyasi mülahaza ve düşüncenin üstünde ve ötesinde kendisine ümmetin duasıyla dua ediyor; Allah, Erdoğan’dan ebeden razı olsun, diyorum.
Kudüs’ün, Filistinlilerin davasına indirgenmesi ve fiiliyatta böylesi bir indirgeme üzerine bloklaşması, Siyonist cephenin en sinsi oyunlarından biriydi. Bu oyun büyük ölçüde başarılı da oldu. Oldu ki, Kudüs davasına Müslüman ülke devletleri bile, çok azı müstesna, hep bir Filistinlilerin davası olarak baktı; İsrail’in yaptığı zulümler karşısında birkaç cılız ses dışında kimse sesini çıkarmadı; ya görmezden, duymazdan geldi ya da kuru, soğuk, içtenlikten uzak bir protesto ile işi geçiştirme yolunu tuttu.
İslam ülkelerinin halkları elbette Kudüs davasına hep duyarlıydı; fakat onların gücü de toplandıkları meydanları aşan bir noktaya taşınamadı. İslam ülkelerinin birbirinden kopuk, birbirinin derdinden habersiz bu hali, Recep Tayyip Erdoğan’ın hamleleriyle kırıldı; İslam ülkelerinin halklarına bu hamleler yeni bir umut kaynağı oldu. Halkın duyarlı coşkusu, başlarındaki idarecilerin gaflet uykusunu kaçırdı, gözünü silen İstanbul’a koştu ve Kudüs davasını yeniden sahiplendi.
Daha önce yapılan olağanüstü toplantıda İİT üzerinden ölü toprağının kalkmaya başladığını ispat etmişti. Kudüs’ün Filistin devletinin başşehri olarak kabulü bunun bir göstergesiydi. Yenikapı mitingi sonrası yapılan toplantı ve bu toplantıda alınan kararlar ise İİT’nin dirilişe geçişinin bir ispatı oldu. Türkiye, devletiyle milletiyle Kudüs davasını doğrudan üstlendiğini dosta, düşmana bu vesile ile ilan etti. Yüz binlerin iştirakiyle Yenikapı adeta mahşer meydanına döndü; Kudüs davası dar mahbesinden kurtularak evrenselleşmeye kapı araladı, bütün ümmetin ve vicdan taşıyan bütün insanlığın davası olma yoluna girdi.
Bilindiği gibi siyasi partiler, kendi milletvekili adaylarını açıkladılar. Özellikle Cumhur İttifakını oluşturan AK Parti ve MHP’ye aday adayı başvuruları beklenenin çok üstünde gerçekleşti. Bu da ister istemez, pek çok aday adayının listeye girememesi sonucunu beraberinde getirdi. Bunun olumlu sonucu, alternatif çokluğu sebebiyle tercihlerin, liyakatli-liyakatsizden liyakatli-daha liyakatliye çekilebilmiş bulunmasıdır. Olumsuz sonucu ise, seçilemeyen liyakatlilerde görülmesi muhtemel küsmeler, darılmalar, kırılmalardır; ve bu nahif hallerin seçim sonuçlarını etkileme potansiyeli taşımasıdır.