Muhabbetle…
Muhabbet, yaratılışın mayası. “Ben gizli hazineydim, bilinmeyi sevdim ve onun için mahlûkatı yarattım” mealindeki hadis-i kutsi, yaradılışı sevgi üzerine temellendirmesi bakımından çok önemli...
Muhabbet, yaratılışın mayası. “Ben gizli hazineydim, bilinmeyi sevdim ve onun için mahlûkatı yarattım” mealindeki hadis-i kutsi, yaradılışı sevgi üzerine temellendirmesi bakımından çok önemli bir öğreti. Siz de bütün yaptıklarınızı sevgi üzerine inşa edin anlamında yorumlanabilecek bu buyruk aslında ferdi, ailevi ve içtimai bütün hayat serüvenimizin başlangıç ve sonucunu yöneten, yönlendiren bir fıtrat kuralı. Sevgisiz hayat azaplar yığını. Sevmeden yapılan her iş, mekanik, ruhsuz. Zaten ruhun canı da yine sevgi, muhabbet değil mi?
Sevmek için, bilmek, tanımak ilk şart. Bizim kültürümüzde bu tür bilmenin, tanımanın karşılığı marifet ve irfan. Muhabbet, marifetten sonra gelen bir irtifa, bir yükseliş hali. Marifet olmadan muhabbetten söz etmenin imkânı yok.
Kalp, sevginin karar kıldığı yer. Kalbimizde olması gereken ilk sevgi, bilinmeyi sevdiği için bizi yaratan Rabbimizin sevgisi. Fakat bu sevgi tek başına yeterli değil. O’nun da bizi sevmesi ve bu sevginin de kalbimizde yerleşmesi gerekiyor. Bizi, birinde seven, diğerinde sevilen kılacak iki sevgiden bahsediyoruz. Başka türlü mutlak tevhide ulaşmamız imkânsız. Bu iki sevgiyi bir arada bulundurabilmenin şartı da Peygamberimizi örnek edinip bütün hal ve tavırlarımızı ona uydurarak yaşamak. “De ki, Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın. Ancak Allah’tır Gafur olan, Rahim olan” (Al-i İmran, 31) ayeti, böylesi sünneti esas alan bir yaşantıyı amir.
Bir dualarında Efendimiz, Rabbine şu niyazda bulunur: “Allah’ım, senden senin sevgini, seni sevenlerin sevgisini ve beni, senin sevgine yaklaştıracak amellerin sevgisini istiyorum.”
Peygambere tabi yaşamanın bir sonucu da Efendimizi yakından tanımak. Bu tanıma neticede bizi onu sevmeye götürecek en salim yol. Ona tabi olma hassasiyetimiz artıkça onu sevme yoğunluğumuzun artacağı da muhakkak. Onu sevenlere en büyük muştu, “Kişi sevdiği ile beraberdir” hadis-i şerifi. Onunla ebedi beraberliği, nefsine yazık edenlerden başka kim istemez, kim sevmez ki? Yol açık, teklif bütün inananlara. “Muhakkak ki, Allah’ın Resulünde sizin için uyulacak en güzel örnek vardır. (Sizden maksat) Allah’a kavuşmayı arzulayanlara, Ahiret hayatını tercih edenlere ve sürekli zikir halini yaşayanlara” (Ahzap, 21) ayeti söz konusu birlikteliği belli kurallara bağlayan kutsi referans.