Rücu...
Bu dünya hayatına gelen her insan, gelişiyle birlikte dönüşe de başlar. “Allah’tan geldik, Allah’a dönmekteyiz” (Bakara, 156); “Hepinizin dönüşü O’nadır” (Yunus, 4) gibi ve benzeri...
Bu dünya hayatına gelen her insan, gelişiyle birlikte dönüşe de başlar. “Allah’tan geldik, Allah’a dönmekteyiz” (Bakara, 156); “Hepinizin dönüşü O’nadır” (Yunus, 4) gibi ve benzeri meallerdeki ayetler bu rücu ve dönüşü haber verir. Bu dönüş cebridir, herkes için geçerli ilahi bir kanundur.
Mümin, bu dönüşünü dünyada tamamlarsa hem dünyası hem ahireti mamur olur. Dünyada tamamlayamayanlar yolculuklarını berzah aleminde de sürdürürler. Orada da tamamlanmazsa yolculuk haşre, sırata daha da olmazsa cehenneme kadar sürer. Orada mutlaka bu süreç tamamlanır ve mümin cennete girer. İmansızın ise cehennemde rücu yolu kapanır ve o orada ebedi kalır.
Din söz konusu rücuyu tanzim eder, insan iradesini dahil ederek bu yolculuğun başarı ile bitmesinin usulünü öğretir.
Söz konusu dönüşe tasavvuf dilinde, yola düşmek, yola çıkmak manasında “Süluk” denilir. Süluktan gaye de “Vuslat-ı Baki” menziline ulaşmaktır. Bu bağlamda düşünüldüğünde süluku tasavvufa, tarikata indirgemek eksik ve yanlış bir yaklaşımdır. Rücu manasında süluk, şuur ona açık olsun olmasın bütün insanlığın ortak kaderidir. Ne ki her süluk keyfiyeti şahsa özeldir. Onun içindir k, Allah’a giden yollar mahlûkatın nefesleri sayısınca çoktur, denilmiştir.
Süluk çoğunluğu itibariyle üç yolla gerçekleşir. İptila, ikram ve iğna… Bir dördüncüsü de iptila ve ikramın sürekli birbiriyle iç içe yer değiştirmesi şeklinde olur.
İptila, çile yoludur, ıstırap yoludur. Bu yolda yürüyen salikin tadacağı her lezzete bin elem derç edilir. O sürekli bu yolla varacağı menzile varır. Menzile vardıktan sonra eğer ömrü varsa bundan sonra hep ikram görür; gördüğü ikram onun ahiretinden bir şey eksiltmez. Hz. Yakup, Hz. Eyüp, Hz. Yunus gibi peygamberlerin hayatı bu süluk şekline örnek teşkil eder.