Sözde yenilgi üzerine...
Kim, nasıl düşünüyor olursa olsun, ben, 23 Haziran’da yenilenen İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde millet iradesinin sandıkta tecelli eden sonucunun İmamoğlu’nun farklı galibiyeti şeklinde olduğu...
Kim, nasıl düşünüyor olursa olsun, ben, 23 Haziran’da yenilenen İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde millet iradesinin sandıkta tecelli eden sonucunun İmamoğlu’nun farklı galibiyeti şeklinde olduğu kanaatinde değilim.
Daha önceki seçimde FETÖ’nün gerçekleştirdiği şaibe ve usulsüzlüklerin yenilenen bu seçimde daha profesyonelce yapıldığı, karartmaların daha ustaca gerçekleştirildiği inancındayım; ve önümüzdeki dört yıllık süreçte yapılan ve yapılacak olan icraatın bütünü beni bu inanç ve kanaatimde tekzip etmediği sürece de bu kanaat ve inancımı değiştirecek değilim.
İmamoğlu mazbatasını aldı. Elbette kaderin kendisine takdir ettiği sürece başkanlık yapacak. Hukuki prosedürün böyle olacak olması beni hiç ilgilendirmiyor; oyların yeniden sayılması, yeniden seçim yapılması gibi şimdilik akla zarar herhangi bir teklif getirmediğime göre benim bu ilgisizliğim de başkalarını ilgilendirmemeli. Hepimiz, kanaatimizi ve kabullerimizi zamana yaymalı ve önümüzdeki süreçte gerçekleşecek icraatın yakından takipçisi olmalıyız. Ne kadar milli menfaat eksenli hareket edileceği, ne kadar başka (özellikle FETÖ- PKK ve dış güçlerin) çıkar beklentilerine cevap verileceği sabit kriterimizdir.
Seçimin görünen mevcut sonucuna iki türlü tepki vermek de mümkün. Birincisi üzüntü: Binali Yıldırım’ın, seçilseydi İstanbul’a kazandırmış olacağı artı değerleri düşünüp de bunlardan mahrum bir tablo ile yüzleşmek karşısında üzülmemek elbette mümkün değil. İkinci tepki sevinç: İleride bütün Türkiye’de yaşanması muhtemel bir negatif sonuç karşısında şimdiden tedbirli olmaya bizi uyardığı için bu yenilgi görünümlü ikazı sevinçle karşılamak gerek.
Ak Parti, bu ülkeye çok hizmet eden bir siyasi hamlenin adıdır. Başlangıçta ona gönül verenler meseleye bir parti oluşumundan çok bir dava tekevvünü olarak bakmışlar ve bütün gayretlerini böylesi bir tekevvün uğruna seferber etmişlerdir. Uyku nedir bilmediler, yorgunluk nedir hissetmediler, çalıştılar, çalıştılar ve sadece çalıştılar. Bu onlara düşen görevdi; onları başarılı kılacak da “insana ancak çalıştığı vardır” (Necm, 39) diyen Rabbimizdi. İhlası, samimiyeti çalışmalarına aşı yaptılar ve sonuçta el attıkları meselelerin çoğunda Cenab-ı Hakk’ın inayet ve yardımıyla başarılı oldular.