15 Temmuz’dan beri şahit olduklarımız, kayda geçirdiklerimiz (3)
Bir gece önce tankların vatandaşı katlettiği sokaklarda pijamasıyla, terliğiyle darbeci kovmaya çıkmış kalabalıkların arasında adeta çağıldayarak akıyor hayat. Kanlı gecenin hemen ertesinde...
Bir gece önce tankların vatandaşı katlettiği sokaklarda pijamasıyla, terliğiyle darbeci kovmaya çıkmış kalabalıkların arasında adeta çağıldayarak akıyor hayat. Kanlı gecenin hemen ertesinde düğünlerin yapıldığı bir şehirdeyiz, gümbür gümbür yürekler. Düğün davetlileri arasında darbeci kovalamışların, yaralananların bile olduğu bu inanılmaz hayatı kime hakkıyla anlatabilirsiniz?
“Bu ne umursamazlık, şehitlerin kanı kurumadan eğlence mi olur” diyeceklerdir. Ya da terör saldırılarının hedefi olan Avrupa şehirlerinde olduğu gibi günlerce yas, ıssızlık, korku, dehşet devam etmiyor diye eleştireceklerdir. Havaalanındaki Işid terör saldırısından hemen sonra limanı açmayı başardık diye dahi eleştirildi ya neredeyse bütün Türkiye!
Marmaris'de kanlı çatışmaların yaşandığı Cumhurbaşkanı'nın kaldığı otelin hemen yanında tatilde olan turistler ertesi gün alelacele ülkelerine dönmüş. Ama kalanlar da var: Ruslar, Ukraynalılar ve Türkler!
İster sokaklarda ister meydanlarda, insanlık için direnenlerin bazen pazar yerlerine dağılıyor cesetleri, bazen tankların altında kalıyor. İstediğiniz sosyolojik terimi kullanın. Teröre, iç çatışmaya, şiddete ısrarla aşina bırakılanların ölüme karşı tedbir almakla kurdukları ilişki: Zuhurata tabi olmaya dayanıyor.
***
Demokrasi nöbeti tutulan meydanlarda, halen bedava olan vapurda, motor otobüs gibi toplu taşımalarda, çay bahçelerinde, Çengelköy başta olmak üzere Boğaz sahilinde akıyor hayatımız. Meydanlardan geliyor, şehit cenazelerinden çıkıyor, gazileri ziyaret ediyor, elinde telefon, olayları anbean takip eden, bir yandan da Boğaz'ın sularında serinleyen delikanlıları selamlıyoruz.
Yine 15 Temmuz'un ertesi akşamı tehlike çanları çalarken, neyin ne olduğu daha hiç ortaya çıkmamışken, gökyüzünde bir hareketlenme var mı diye durmadan başını havaya kaldıran, bir yandan da balık tutan, ailesiyle mangal yapmaya gelmiş vatandaşların, “şimdi haber gelse yine koşarım tanklara” deyişindeki sahiciliği... Kime nasıl anlatabilirsiniz?