Erdoğan nefretinin Amerikan versiyonu ve işlevselliği
Amerika'ya ilk ayak basmam Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington seyahati vesilesiyle oldu. Fiili anlamda gazeteciliği bırakalı çok uzun yıllar olduğu için, daha önce bir 'uçak fotoğrafı'nda yer almış...
Amerika'ya ilk ayak basmam Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington seyahati vesilesiyle oldu. Fiili anlamda gazeteciliği bırakalı çok uzun yıllar olduğu için, daha önce bir 'uçak fotoğrafı'nda yer almış değildim. Herhangi bir 'mahalle'ye ait olmadığımdan, böyle bir şey aklımın uçundan dahi geçmezdi. Herkesin ya çok sevdiği ya çok nefret ettiği bir lideri yakından izlemek, etrafındaki çekim ve itim gücüne şahit olmak, sokaklarda onu bekleyenlerle oluşan celal ve cemalin bir arada nasıl da gerçeği dirilten bir niteliğe büründüğüne şahit olmak bir yazar olarak epey etkiledi beni. Amerikan gündelik hayatındaki sıradan, yüzeysel, sıcak, hızlı kurulan bir tür komşuculuk ilişkisi vardı ki, İngiliz versiyonundan daha kıvrımlı, sürprizli geldi bana. Hele 80'lerden beri aşındırdığım Avrupa sokaklarında olduğundan daha kuşatıcı, daha hür bir ruh iklimi vardı. Hemen herkesin etnik olarak farklı olduğu bir yerde, herkes birbirine daha çok benzer hale geliyor. İçten içe bir samimiyet, göz teması, sözsüz dayanışma oluşuyor olmalıydı. Tabii Amerika'yı benim kadar geç keşfetmemiş olanlar için bu ilk izlenimler sıkıcı gelebilir. Fakat bu insani fıkır fıkırlığı Washington'daki siyasi kurum ve kişilerden tezahür eden Erdoğan nefretine bağlayacağım maalesef.