“Gecenin içinde bir tek biz kalırız şimdi!”
Dünyayı her kelimede değiştirdim. Ben dünyayı... Yazarak... Evet hece hece, harf harf değiştiriyordum. Gölgenin yer değiştirmesini izlemek yetiyordu. Bir çığlığın içinde, gümüş gecelerde...
Dünyayı her kelimede değiştirdim. Ben dünyayı... Yazarak... Evet hece hece, harf harf değiştiriyordum. Gölgenin yer değiştirmesini izlemek yetiyordu. Bir çığlığın içinde, gümüş gecelerde gizlenmek yetiyordu.
Her şeyden duyuluyordu o cılız ses, bir tür zikir gibi, çocukluğumdan beri. Ancak yazarken işitebiliyordum. Nasıl bir şeyse, seviyordum. Çok seviyordum. Yazarken her şeyi.
Hep bir şiirdi duyduğum, boğuşurken açık denizde balinalarla.
Zift ve irin dolu kan çanağımdan bir bal küpüne düşmüş gibi olurdum. Celalinden razı olmanın kudretini kalemin ya da tuşların zikrinde duyumsuyordum. Ahenkli, estetik, edepli.
Eşyanın esrarı vardı, kayda geçirmeye çalışıyordum. Her çığlığın içinde başka dünya. Her şey bir şey oluyordu yazarken. Gözyaşı ile inci, ten ile toprak, bulut ile gölge arasındaki kesilmeyen bağı yazıyordu kalemim. İnan bana!
Seni ikna edebilmek için yazdım.