Gönül eğitiminde sohbet/ devamlılık/ okullaşma
Devlet muhalifleri bir yandan, devlet işgalcileri diğer yandan, içte ve dışta. Kanlı kansız terör olayları, fitne odakları, ihanet şebekeleri, her tür küresel şalala... Şimdi memleket yangın yeri. Ve başka...
Devlet muhalifleri bir yandan, devlet işgalcileri diğer yandan, içte ve dışta. Kanlı kansız terör olayları, fitne odakları, ihanet şebekeleri, her tür küresel şalala... Şimdi memleket yangın yeri. Ve başka şeyler konuşamıyoruz, yapamıyor, yaşayamıyoruz. Asıl maruz kaldığımız tahakküm bu. Kana, savaşa, küresel fitneye rehin bırakılıyor geleceğimiz.
Halbuki acil olan o kadar çok 'başka şey' var ki. Okumak istediğimiz şarkılar, yazmak istediğimiz şiirler var. Çekmek istediğimiz filmler, esinlenmek istediğimiz sanat eserleri var. Seyretmek değil, icra etmek istiyoruz. Çünkü onlar bize ayna. Asıl olarak kendimize bakıyor, kendimizde bulmaya çalışıyoruz sırlı sonsuzluğunu insan olmanın...
Hayatın maneviyatı olmadan gerçeğe ne kadar yaklaşabiliriz ki? Evet, daha başka şeyler de var. Ruhu yüceltecek, bizi birbirimizle ve kendimizle dost kılacak aşk ehlini bulma derdinde binlerce talip var. Hızır misali ledün'ce konuşmayı bilen, öğreten gerçek erlere talip olanlar var.
Nasıl tanıyacağız peki bu muhabbet ehlini? İşini en güzel şekilde yapma gayretlerinden. Adanmışlıklarından. Tevazularından. Hak ile alıp veren her kim bize aşkı hatırlatır, bizi güzelleştirir. Buradan iz süreceğiz. Osman Kemali hazretlerinin diliyle:
“Bilirim onları sevenler ölmez / Muhabbet bir güldür açılır solmaz/ Mahzûn giden gönül gamla reddolmaz / Olmaz bu kapıda nâlân dediler...”
***
Evet; muhabbet ehli bize ayna. Sanat bize ayna. Kendimizi konuşmak, kendimizi bilmek istiyoruz. Memleket yangın yerine dönmüşken lüks gibi görünse de asıl savaş bu. Kendini / Rabbini bilme. Yeryüzündeki en kanlı savaşlar kalp ilimi eksikliğinden çıkıyor. Düşmanını kendi nefsi dışında arayan herkes, yenilmeye mahkum oluyor.
***
Yeni sezonla birlikte kültür sanat piyasası da açılıyor. Milli eğitim modelimizde aşk ve irfan pek okutulmadığı için buna talip olanların 'gönül' eğitimi resmi kurum ve belediyelerin hizmeti ile karşılanmaya çalışılıyor epeydir.
Eskiden tekkeler ve camiler bu işi görürdü. Buhari dersinden çıkıp Hafız dersine giderdi dervişler. Uzmanından 30 sene Yunus veya Mısri dinleyerek onların canlı sözünü konuşur, bizzat seslendirirlerdi. Döneminin, çağının sesiyle yaşarlar / yaşatırlardı hakikatin dilini. İşte bu kesintisiz gönül eğitimidir ki, hakikatin dilini kültür sanatın her alanına tahvil edebiliyordu. Besteye, şiire, minyatüre...