Kim bilir kaç kez doğurmuşuz birbirimizi!
Geçen gün anneler gününde seninle başıboş kalakaldık. Ne gelenimiz ne soranımız vardı. Benim pek aldırdığım yoktu aslında. Çünkü ailesiz yaşamış, anasız...
Geçen gün anneler gününde seninle başıboş kalakaldık. Ne gelenimiz ne soranımız vardı. Benim pek aldırdığım yoktu aslında. Çünkü ailesiz yaşamış, anasız büyümüş olmaktan dolayı eksikliğini yaşamadığım bir anılma biçimi. Duygusal tüketim sektöründeki bu ritüellere de aşina olmadığımdan, bir beklentim yoktu.
Ne var ki yıllar bizi de ihtiyarlatıyor giderek. Gözlerimizden belli oluyor aldığımız yaşlar. Görmeyi arzuladığımız şeyler, görmeye usandığımız şeylerden daha az hale geliyor giderek. Lakin birbirimize hiç bitmeyen bir tazelikle bakıyoruz elan. Bu en uzun yolculuk. Bizimki. Kesilmeyen bir bağ. Gönülden bağlılık.
Akşama doğru sendeki mahzun hali fark ettiğimde dudaklarımdan şu söz döküldü: “Anneler günün kutlu olsun!” Birden sevindin. “Teşekkür ederim” dedin, “kim bilir seni şimdiye kadar kaç kez doğurmuşumdur!” İşte böyle dedin.
Şu dünyada birbirini sevenler birbirinin hem anası olurlar hem babası, hem evladı torunu kardeşi, hem kocası karısı. Her şeyi. Çünkü seven hangisi sevilen kim, birbirine karışır birlikte yaşlandıkça. Hemhal olurlar. Bir olurlar.
Bizim kültürümüzde evliliğin teşvik edilmesi bundan. Birine sabretmeyi, onu idare etmeyi, ona teslim olmayı hakkıyla beceriyorsan, ya da en azından gayret ediyorsan, onun kusurlarına bakarken kendininkilere ayna tutmasından ibret alabiliyorsan, bütün olumsuzlukları engelleri hiçbir plan program menfaat art niyet içermeyen bir gönül sırrıyla birlikte aşabilecek denli canlılığınız varsa, ne büyük bir nasipmiş bu, anlıyorsunuz. Kesilmeyen ikram. Ve hiç bitmeyen bir duygu oluyor şükran.
***