Kitap var kitaptan içre!
İkimiz de ‘önce’ kendimizi düzeltmeye şartlanmıştık küresel dünyanın iddialı yöntemleriyle. Sanki ‘sonra’ başka bir şey varmış gibi. Kendi arızalarını hallet, sonra dünyayla...
İkimiz de ‘önce’ kendimizi düzeltmeye şartlanmıştık küresel dünyanın iddialı yöntemleriyle. Sanki ‘sonra’ başka bir şey varmış gibi. Kendi arızalarını hallet, sonra dünyayla ilgilenirsin!
Kan kusa kusa öğreniyorduk oysa: Kendin dünya, kendin kainat, kendin âlemlersin. Bu manayı bize yaşatacak olan yöntem böyle bir yoldu işte. Dışarıda hiçbir şey/ gayrı/ ağyar kalmayana kadar.
Geleneğimizdeki nefs eğitimi yöntemlerinin nasıl da kişiye özel olduğunu daha önce bilmiyorduk seninle ben. Bütün farzları yerine getirince, bütün dini bilgileri doğru bir itikadî yaşantıya dökünce dinin tamam olacağını sanıyorduk.
Ama kalbimizin anadilinde belki bunun yeterli olmadığı gerçeği mevcuttu, kelâmsız biliyorduk. “Ben nefsimi Müslüman ettim” hadisindeki ölçünün neresindeydik? Dini tekelinde gören hocalar bunun neresindeydi?
Bu yolda Hızır kadar hınzırın da olduğunu... Hak erenlerin vaazından değil gönüldeki manasından tanınacağını... Onların veli sıfatıyla her an yaşadığını... Derken! Benlik eğitiminin ilk kuralı: Talip olmaktı.
***