Kültür Bakanı’na ve kültüre bakanlara sesleniş (2)
Yeryüzüne kâmil insan yetiştirip doğuya ve batıya / insanlığa ve kâinata değerini veren kadim tevhid eğitiminin pratiklerini göz ardı ettik, unuttuk, ihmal ettik. Aşk deyince bilgi ve sevgi kanatlarıyla...
Yeryüzüne kâmil insan yetiştirip doğuya ve batıya / insanlığa ve kâinata değerini veren kadim tevhid eğitiminin pratiklerini göz ardı ettik, unuttuk, ihmal ettik. Aşk deyince bilgi ve sevgi kanatlarıyla yükselmiş koskoca medeniyet tasavvurumuzu ‘dejenere olmuş bir sufi meşrep işgüzarlığı’ olarak addettik.
Tabii tevhid (aşk) eğitiminden nasibini alamayan genç kuşaklar psikiyatristlere, stres haplarına, nlp uzmanlarına, farkındalık kurslarına, bilinç ve özgüven artırma atölyelerine servet yatırdılar. İnsan algısını hep insanı bu nefs-i emmare mertebesinde görmeye odaklı seküler yöntemlere rehin bıraktılar.
Sonra sokağımız anti depresan hapları alıp aynı yapay gülücüğü etrafa saçan sevgi pıtırcıklarıyla doldu ama hiçbir şeyi yerli yerine koyamadık. Stresten uzak, adalet ve hakkaniyetle kaim bir hayat kuramadık!
***
Aşk kelimesinin içini sosyolojik ve tarihi olgularla öylesine boşalttık ki, tevhid medeniyetinin manası giderek eksildi tasavvurumuzdan. Evet tehlikeli sular. Osmanlı’nın çöküş günlerinden kalma haklı bir serzenişi de barındırıyor kuşkusuz bu inkâr. Lakin bir kez daha siyasetin ve ideolojinin gündemine hapsolmuş bir din anlayışıyla medeniyet iddialarında bulunacak lüksümüz yok.
İşte bu noktada dirayetli basiretli kültür sanat yetkililerinden dem vuruyorum yıllardır. Bizi gerçeğimizin nuruna döndürecek, kalp ilmini haiz, manayı katman katman kullanarak dıştan içe doğru her seviyeye hitap ederek kanatlandıran tabiri caizse kültürümüzün pîrlerini hor gören yetkili kültür mercilerinden usandık.