Kültür sanatta bizi vasatlığa mahkum edenler neden vebalini üstlenmez?
“Eğer siz altı yüz yıllık kitaplarımıza belgelerimize kitabelerimize Fransız kalırsanız Fransızca bilmeniz bir işe yaramaz!” Böyle dedi daha yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bunun gibi daha neler dedi...
“Eğer siz altı yüz yıllık kitaplarımıza belgelerimize kitabelerimize Fransız kalırsanız Fransızca bilmeniz bir işe yaramaz!” Böyle dedi daha yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bunun gibi daha neler dedi bugüne kadar. Kültür sanatta ilerleyemediğimizi defalarca altını çizerken, yetkili merciler arasında kimler acaba bunun vebalini vicdanlarında derinden hissetti, çok merak ediyorum.
Birörnek sevinç gösterileriyle, salon dolusu alkışlarla, müsamere ve slogan gençliği yetiştirmekle maneviyatın evrenselliğine bir katkı sunabildiniz mi diyesiyim! Elbette salonlar hep dolu olsun ama amaç bununla sınırlandığında araştırmayan, bilgiyi transfer edemeyen, yaşantısına tatbik edemeyen, kendi süzgecinden geçirip dönüştüremeyen, estetik zevki gelişmemiş, gerçeğe yaklaşmayı dert edinmeyen gençleri bu vasatlığa mahkum ediyorsunuz.
Elbette işini müthiş yapan yetkililer var, tenzih ederim ama bunların da söylenmesi gerekiyor. Pek çok kişi bunları yazıp durduk, toplantılarda yazılı sözlü ilettik. Ama ya kişisel ya kurumsal alınganlık duvarını aşamadık. Toplumsal fayda alanına ulaşamadık bile. Geçtim eleştiriyi, tavsiye dahi dinlemeyi kendine yediremeyen yetkililer belirliyor mesela ilçe kütüphanelerinde neyin okunup neyin okunamayacağını.
***
Liyakat sahibi olmayan taşeron firmaların eline teslim edilen kültür sanat etkinliklerinden herkes mustarip ama bunun değiştirilmesi teklif dahi edilemiyor. Buradaki sözleşmelerde gösterilen karşılıklı hassasiyetin onda biri sanatçıların emeği ve telif hakları söz konusu olduğunda gösterilmiyor oysa.
Çevre estetiği, ağaçlar, gökdelenler, binalar deyip bunlardan dem vuruyoruz. Ne zaman bu ele geçirme hırsından, bu talan hevesinden, sadece bende olsun hasedinden söz açacağız? Hep bana olsun kibrinden, bir metrekare için kanun çiğneyen aymazlıklardan filan bahsetmeye ne zaman sıra gelecek?