Küresel dünyanın yerli mallarını üretmek
Şimdi ambargo ve boykotlar vesilesiyle kendimize bakalım biraz da. Artık değer üretme zamanı. Yerli olandaki evrenselliği keşfedip yaygınlaştırma zamanı. Ama: Bugün küresel dünyada yerli olanı belirlemek ve...
Şimdi ambargo ve boykotlar vesilesiyle kendimize bakalım biraz da. Artık değer üretme zamanı. Yerli olandaki evrenselliği keşfedip yaygınlaştırma zamanı. Ama: Bugün küresel dünyada yerli olanı belirlemek ve ayrıştırmak hiç de kolay değil.
Sadece ekonomi ve kültürde iç içe geçişler olmuyor. Gündelik hayat tarzında, düşünce üretiminde, fikirde, yorumda, beğenide küresel bir zevk içinde, binbir terkip halinde evriliyor devriliyoruz durmadan.
Ekonomide şu ürünler yerli üretim diyoruz fakat markaların kendisi yabancı olabiliyor. Veya aksine bir ürün küresel marka olduğunda ona yabancı muamelesi yaparken bir bakıyoruz memlekette açılan fabrikada üretiliyor ürünleri.
Buna bir de yerli ve yabancı ortaklı şirketlerin ürünlerini ekleyin. Hatta yerli olup yine de dövizle işlem yapılan alım satım yöntemlerini göz önüne alın. Bu da yetmez. Bazen öyle olur ki hadi yerli bir ürün alıp ekonomimizi destekleyeyim dersiniz, aldığınız ürün çok düşük kalite çıkar. Öyle ya yerli olunca illa değerli, hakkı verilmiş, kalitesi yüksek ürün olacak diye bir kaide yok.
Ama bir şey daha var, beni en çok çıldırtan: Datça bademine, Amasya elmasına, Antep fıstığına, ne bileyim cevize ayvaya, üzüme, muza en yakın mesafedeyken marketlerde satılan yaş ve kuru yemiş çok yüksek oranda ithal malı.
Peynirin sütün en doğalı yanı başıdayken market peyniri geliyor tatil yöresinde tabağınıza. Cevizler yok olup giderken güney Amerika cevizleri kaplıyor rafları. Siirt fıstığı diye bakıyorsunuz menşei Güney Amerika. Gıda sektöründe kullanılan pek çok kimyasalın meşei de yabancı.