Ol nefesi çekmek ne bütçe ister ne ihale!
Kendine Müslüman diyenlerin medeniyetimizin yapı taşlarını oluşturan maneviyat kültürümüzü nasılsa bildiklerini ve nefisten geçirmiş olduklarını düşünürdüm önceden. Medeniyetimize...
Kendine Müslüman diyenlerin medeniyetimizin yapı taşlarını oluşturan maneviyat kültürümüzü nasılsa bildiklerini ve nefisten geçirmiş olduklarını düşünürdüm önceden. Medeniyetimize ruh üfleyen tevhid sanatının mimaride, musikide, şiirde, hat ve tezhipte, minyatürde vesaire zirveleri nasıl yükselttiğini zevk etmeye başladıkça herkesin böyle olduğunu sanmıştım.
Her tür siyasi ve güncel olayda Müslüman olarak direniş uygulama pratiklerimiz evet elbette çok gelişmişti. Lakin tevhid sanatının mecazlarından pek çoğumuzun nem kaptığını fark etmem çok kısa sürdü.
Bu toprakları mayalayan kültürümüzün, mesela anadilde yazılmış birbirinden katmanlı manalardaki şiir geleneğimizi sanki biliyormuşçasına Kur’an’a alternatif gibi görerek reddediyordu pek çoğumuz ama neredeyse birkaç dize ezber dışında ruhuna hiç değmemiştik. Karalamaya kalkarken gerekçe çoğunlukla aynı idi: “Kur’an ve sünnet bize yeter. Bu veliler peygamber mi canım!”
***
Hakikatin insanda kendi anadiliyle tecelli ettiğini daha önce hiç düşünmüş müydüm?
Geleneğimizin erenlerinin nutk-ı şeriflerine, menakıp ve divanlarına girene kadar hayır düşünmemiştim. Ama kültür sanat yetkililerinin de bunu hiç düşünmediğini giderek fark edecektim.