‘Özgür dünya’nın kendine tutsaklığı
İstanbul'da üniversiteye başladığım 1980'li yıllarda bizimki gibi bir 'yerli' Amerikan Üniversitesi'nde okumak pek revaçtaydı. 'Amerikan rüyası'nın dünya halkları tarafından en çok...
İstanbul'da üniversiteye başladığım 1980'li yıllarda bizimki gibi bir 'yerli' Amerikan Üniversitesi'nde okumak pek revaçtaydı. 'Amerikan rüyası'nın dünya halkları tarafından en çok görüldüğü yıllardı. Özgür dünya, cesur yeni dünya, insanlığın barışı, Amerikan rüyası gibi sözler tabiri caizse büyük Amerikan imparatorluğunun dünyaya hakim diline kanıt olarak hafızalara kazınmıştı.
İkinci Dünya Savaşı'nın sonrasında mesela Vietnam için gözyaşı döküp eylem yapan özgür demokrat kardeşsever Amerikan halkının; Furkan Çalışkan'ın son yazısında isabetle belirttiği gibi bugün Irak ve Suriye için kılını kıpırdatmaması özgür dünyanın kendi vicdanına nasıl esir düştüğünü de gösteriyor.
Oysa o vakitler gitmesek de görmesek de dizilerden şarkılardan film ve kitaplardan her eyaletindeki hukuk kurallarına kadar haberdar olduğumuz Amerika'ya belki de memleketteki pek çok şehrimizden daha fazla aşinaydık.
***
Para ve itibar kazanmaya dayanan başarı öykülerinin merhamet öykülerinin yerini almaya başlamasının bu kadar çabuk gerçekleşeceğini düşünebilir miydik; bilmiyorum. Ama 80'li yıllarda Avrupa'da çeşitli vesilelerle tanıdığım Afrikalı, Doğu Avrupalı ve Asyalı arkadaşlarımın pek çoğu Amerikan rüyasını gerçekleştirmek üzere 'yeni hayat'a başlamışlardı Amerika'da. Yıllar sonra facebook'ta bir tarama yapıp 80'lerde dünyanın farklı coğrafyalarında tutunmaya çalışan arkadaşlarımı Amerika'da bulduğumda pek de şaşırmamıştım.