Toplumun yaşayan dili, canlı sözü
Gençlerin atiset/deist olmalarını sorun ederken onların bizim yaşantı kültürümüzün bir yansıması olduğunu göremiyoruz. Onların düşüncelerimizle, yazıp çizdiklerimizle veya bilgi...
Gençlerin atiset/deist olmalarını sorun ederken onların bizim yaşantı kültürümüzün bir yansıması olduğunu göremiyoruz. Onların düşüncelerimizle, yazıp çizdiklerimizle veya bilgi birikimimizden ziyade tamamen yaşantımız ve tavırlarımızla bize ayna olduklarını kabullenemiyoruz.
Evet, gençler giderek kopuyor dini söylemlerden. Bırakın Müslüman kültürünü solumayı, muhafazakâr çevrelerde yetişen, dini eğitim almış olan gençler bile usanmış durumda önlerine konulan kin, öfke, haset, kibir, yalan, tamah, riya, gösteriş, suizan, gıybet dolu hayattan.
Din evet camilerde ihya edildiğinde tamamlanmış olmuyor. Camilerin ahır yapıldığı bir dönemin zulmünü üzerimizden atma gayreti öncelikle adım başı cami inşasına evrildi doğal olarak. Ama ya vücudumuzun camii, şükrünü eda etmekle yükümlü olduğumuz bizde cem olan hakikat bilgisi? Bu idrakin neresindeyiz, hayatımızda bunun ispatı var mı?
***
Menakıpları masal ile karıştırdığı için manayı tabir edemeyen ve vahyin katmanlı yapısını anadilimizde açan dil üstatlarını Kur’an dışı görerek dışlayan bizim neslimizin yetiştirdiği çocuklar evet nefsimizin geldiği merhalenin aynası. Dini vaaz duymak istemiyorlar, çünkü onlara didaktik bir tonda ders veren, nutuk çeken ve onları hizaya sokmaya çalışan kişilerin dini tekeline almış kibirlerini aşarak kalpten kalbe geçebilecekleri bir yol yordam bulamıyorlar.
Onlardan şimdi kişisel menakıplarını edebiyat zevki (dil edebi) içinde icra etmelerini mesela hakkıyla bugünün ve buranın romanını yazmalarını bekleyemiyorum. Onlara toplumsal yaşantımızın solmayan gülünü yeniden koklatacak arifler, veliler, hak dostları medyanın güncel dilinde değilse bile tenhada konuşuyor yaşıyor, yaşatıyorlar. Ama bunları işitmek talip olmakla ilgili muhakkak.