Üsküdar Kitap Fuarı vesilesiyle: Dilde / gönülde sığlaşmanın vebali
Mekânın ruhu vardır. İster kalabalık bir mağaza olsun ister çok meşhur bir lokanta ya da ayaküstü bir gazete bayii; hiç fark etmez. Ansızın içinde olmak istersiniz, sizi davet etmiştir. İddiasıyla...
Mekânın ruhu vardır. İster kalabalık bir mağaza olsun ister çok meşhur bir lokanta ya da ayaküstü bir gazete bayii; hiç fark etmez. Ansızın içinde olmak istersiniz, sizi davet etmiştir. İddiasıyla değil, kendiliğinden oluşuyla. İşte Bağlarbaşı’ndaki Üsküdar kitap fuarı -ki bu yıl 5 yaşında- bende böyle bir his uyandırıyor başından beri.
Kalabalık bir çadır alt tarafı. Ama işte içine her şeyi sığdıran bir gönül gibi. Manevi bir huzurda olduğunuza dair pek çok iz var içinde. Nasuhi Efendi, Aziz Mahmud Hüdai gibi Üsküdarlı azizlerin diri nefesiyle, belki güçlü yayınların bir araya gelişiyle katmerleniyor fuarın maneviyatı.
Her ne oluyorsa yine olmuş ki, benim gibi ağzı pek laf yapmayan bir yazarı dahi yıllardır gönlü geniş okurlarıyla buluşturan muhabbet dolu bir konuşma gerçekleşebiliyor yine orada. Ardından imza ve yeni çıkan kitabımız vesilesiyle buluştuğum eski dostlar, kardeşler vs derken ne çok gözü yaşlı kitapsever varmış dedirtti yine bana bu fuar.
Pırıl pırıl bir harenin içinde kamaşan kalplerle birlikte edebiyat sanat konuşmak, beslenmek, hemhal olmak gerçekten çok güzeldi. Fakat sonra siyasilerin kapanış konuşması başladı. Bizden de -o esnada orada olan bir iki yazardan- birkaç cümle istendi mikrofona.
***
Hilmi Türkmen Başkan -ki Üsküdar’ın kültürel atmosferi, şehir hayatı, kalbi ve ruhu üzerine epey yazı yazmışlığımız vardır onun Başkanlığıyla da ilişkilenecek şekilde- kısa bir konuşma yaparak zannedilenin aksine Türkiye’nin aslında kitap okuduğunu söyledi.