Oyuncunun senaryo ile imtihanı
‘Hayat bir oyun ve eğlenceden ibarettir.’ Gayet açık olan bu ayeti açıklayan bir başka ayet var. ‘Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.’ İlk ayette hayatın bir...
‘Hayat bir oyun ve eğlenceden ibarettir.’ Gayet açık olan bu ayeti açıklayan bir başka ayet var. ‘Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.’ İlk ayette hayatın bir oyun olduğu fakat ikinci ayette oyun gibi algısında yanıldığınız vurgulanıyor. Anlamamız gereken mesaj açık; ‘oyunlaştıran sizsiniz’.
Hayat genellikle bir oyun, bir eğlence gibi algılanır. İnsanlar oyuna dalar gibi yaşar. Bir filmin oyuncusu gibi rol alırlar. Dünyaya göz açan her insan aynı zamanda bir oyuncu karaktere sahiptir. Oyuna öylesine dalanlar vardır ki, oyun olduğunu anlayıncaya kadar ömür tükenir.
Her kişi kendi hikayesinde bir oyuncu gibi gerçekle kurgu arasında sınav içindedir. Kimileri ise bir oyun olan hayat içinde oyunlar icat eder. Bu mucitlerden biri ile tanıştık geçen hafta. Senarist ve yönetmen Safa Önal’ı Cağaloğlu’nda Enderun Sohbetleri etkinliğinde dinledik. Onlarca film çekmiş, yüzlerce senaryo filme aktarmış. 87 yaşında ve hala filmler çekmek istiyor. Konuşmasından bir çok hikayenin perdeye aktarılmayı beklediğini anlıyoruz. Hayat bir oyun ve filmler oyun içinde oyunu gözümüzde canlandırıyor. Filmler gerçekle kurgu arasında hayatın yalın gerçekliğinden birkaç saat uzaklaştırıyor. Senaryoları bir filmde canlandıran oyuncular içinde iki oyunculuk var. Gerçek ve kurgu arasında hangi rollerini iyi oynadıkları bilinmiyor.
Hayat birbirine benzer olan fakat hiçbiri ötekinin aynısı olmayan hikayelerle karşımıza çıkıyor. Milyonlarca insan hikayesinin bir ortak yönü var. Hepsi bir oyun gibi. Sizin için yazılmış bir senaryonun oyuncususunuz. Bebek olarak dünyaya gelen her kişinin künyesinde bir hayat hikayesi var. Bu hikayelerde insan, acılar, mutluluklar, hüzünler, neşeler, umutlar ve sabırlar ile sınanır. Sizin için yazılmış bu senaryolarda nasıl bir oyuncu olduğunuza bakılır. Sınavınızı bir oyun içinde verirsiniz. Hayat denen oyunun ilk kuralı sınanmadır.
Hayat size bitmeyen bir oyun gibi gelir. İlk oyun arkadaşınız annenizdir. Sütten kesilir, kardeşinizi kıskanır, belki annenizden bile ayrılırsınız. Yaşanılan her acıda bir çocuk olarak ya da çocuksu ruhunuzla gözünüz oyundadır. Oyunla teselli olmaya bakarsınız. Dünya denilen dönme dolapta saklı bir teselli mutlaka vardır. Avuntular geçici olsa da soluk almak mümkündür.
Bebeklikten adım adım büyümeye başladığınızda yorucu bir performans sizi bekler. Hayat denen oyunda bir başka şeyle karşılaşırsınız. Oyun ve eğlence saydığınız hayat içinde bazı tatsız sürprizlerle karşılaşırsınız. Her oyun birçok cilve içerir. Oyun tadında devam etmesini isterken gönlünüz gamla dolabilir. Fakat her sahnenin bir süresi olduğu için perde kapanır ve bir sonraki sahnede yüz hatlarınız gevşemeye başlar. Bu döngü oyunun sonuna kadar devam eder. Ne ki her şeyin bir oyun olmadığını anlayasınız diye. Kendinizi oyuna kaptırmanız kaçınılmazdır. Bu yüzden kimi zaman dramlar, komediler ve trajediler içinde bulursunuz kendinizi.