Alkış ile yûhâ arasında...
Vasat çizgide gidemeyenler, ifrat ile tefrit arasında gidip gelirler. Zigzaklı bir savrulma hali yaşarlar.Meselâ, aynı kişiye, aynı gruba, aynı cemaate, aynı partiye, aynı zihniyete, aynı hükümete yönelik...
Vasat çizgide gidemeyenler, ifrat ile tefrit arasında gidip gelirler. Zigzaklı bir savrulma hali yaşarlar.
Meselâ, aynı kişiye, aynı gruba, aynı cemaate, aynı partiye, aynı zihniyete, aynı hükümete yönelik mesajların, bir dönem alkışlı ve bir başka dönem yûhâlı olması gibi.
Kimse kusura bakmasın, son yıllarda ülkeye hükmeden siyasetin ruh ve karakter yapısı, aynen böyle bir şekil almış durumda.
Yani, gerek içte ve gerekse dışta, bir müddet alkışlananlar şimdi yûhâlanıyor, yûhâlananlara ise şimdilerde alkış tutuluyor.
Ve, ne yazık ki, bütün bunlar toplum bilinciyle ve sağduyusuyla değil, sadece ve sadece bir “orkestra şefi”nin ağzına, tavrına, işaretine bakılarak yapılıyor.
* * *
Dahildeki Ergenekon’u, Gülen Hareketini, Çözüm Sürecini bir kalem geçelim; şimdilik sadece harice bakalım...
İşte İsrail. Bu ülkeye “terör devleti” denilmedi mi? Davos’taki efelenme sayesinde peşpeşe seçimler kazanılmadı mı?
Keza, muhacir Filistinlilerin anavatanlarına dönmesi, esir Kudüs’ün hürriyetine kavuşması, en mühim ve en birinci mesele, en kudsî dâvâ değil mi?
Ama bakın, herşey allak-bullak oldu. Tuhaf ve U dönüşleriyle, gözler kararmaya, başlar dönmeye başladı.
Bununla beraber, hem eski hale, hem yeni hale alkış-tufan eksik olmuyor. Trol ve troliçeler, istisnasız olarak U dönüşlerinin tamamına şahane kılıflar uydurabiliyor.