Bediüzzaman’a göre 31 Mart
Milâdî takvime göre 13 Nisan 1909’da yaşanan “31 Mart Vak’ası” hakkında, yaklaşık yüz yıldır çok şeyler yazıldı, çizildi, söylendi... Ancak, bu koyu karanlığın...
Milâdî takvime göre 13 Nisan 1909’da yaşanan “31 Mart Vak’ası” hakkında, yaklaşık yüz yıldır çok şeyler yazıldı, çizildi, söylendi... Ancak, bu koyu karanlığın içyüzü tam olarak yine de aydınlatılamadı. Alacakaranlık vaziyet, el’an devam edip gidiyor.
Önce, bu hadise hakkında kısacık bir değerlendirme yapalım, ardından, bu vak’âya Üstad Bediüzzaman’ın nazarıyla bakmaya ve onun değerlendirmeleri ışığında konuyu aydınlatmaya çalışalım.
* * *
1908 Temmuz'unda ilân edilen II. Meşrûtiyetin daha birinci senesi dolmadan, Bozuk-Mason İttihatçılar cunta faaliyetini başlattılar.
Yıl sonuna doğru yapılan genel seçimleri kazanmış olmalarına rağmen, Meclis dışında kalmış bir muhalefetin (Ahrar) varlığına bile tahammül edemez oldular.
Muhaliflerini önce tehdit ederek yıldırmaya çalıştılar. Bunda muvaffak olamayınca, bir adım ileri giderek cinayetlere başladılar.
Siyasî muhaliflerin yanı sıra, fikrî muhaliflerini de susturma, hatta ortadan kaldırma eğilimi içine giren İttihatçı komitacılar, ilk cinayeti 6 Nisan 1909'da Galata Köprüsü üzerinde işlediler.
İttihatçılara muhalif, Ahrar Fırkası ile İttihad-ı Muhammedî Cemiyetine dost görünen Serbestî gazetesinin Başyazarı Hasan Fehmi faili meçhûl bir cinayete kurban gidince, ortalık alabildiğine gerildi. Merhûmun cenaze merasimi ise, kelimenin tam anlamıyla İttihatçılara karşı bir gövde gösterisine dönüştü. Esasen, bu gelişme cuntacıların ve komitacıların istediği gibi oldu.