İstibdada oy değil, sille...
İstibdat diktatörlüktür. Diktatörlük ise haydutluktur. Dayatmacılıktır. Tehdit etmek, korku salmaktır. Gözdağı vermektir. İnsanlıktan çıkmaktır. İnsanî değerleri mahvetmektir. Keza...
İstibdat diktatörlüktür. Diktatörlük ise haydutluktur. Dayatmacılıktır. Tehdit etmek, korku salmaktır. Gözdağı vermektir. İnsanlıktan çıkmaktır. İnsanî değerleri mahvetmektir.
Keza diktatörlük, yırtıcı canavarlara, vahşi hayvanlara özenmektir. Devletin gücünü ve imkânlarını şahsî menfaatleri veya siyasî ihtirasları yönünde kullanmaktır. Başkasının itirazına, hatta varlığına tahammül edememektir. Herkese “Ya benden yanasın, ya da hainsin, düşmansın, muzırsın...” demektir.
İşte, mânâ ve mahiyeti böyle olan bir istibdada karşı temenna çekmek, yahut ona boyun eğerek serfürû etmek zillettir, eziyettir, esarettir... Merdâne şekilde ona karşı çıkıp direnmek, teslim olmamak ise, vakardır, şereftir, izzetli, şahsiyetli olmaktır.
Şimdi de, burada sıralamış olduğumuz keskin sözlerin kaynağı olan Münâzarât ve Divân-ı Harb-i Örfî’deki konuyla ilgili ifadelerden bir demet iktibas edelim. Bakalım, istibdat neymiş ve ona karşı neler yapmak lâzım geliyormuş. İşte başlıyoruz: