Kronik dert: Kaldırım işgalleri
Kendimi bildim bileli, şu müzmin “kaldırım işgalleri”nden hep rahatsızlık duymuş, müşteki olmuşumdur.Bilhassa, gidip medenî dünya ülkelerindeki o düzenli-intizamlı durumu gördükten sonra, bizdeki...
Kendimi bildim bileli, şu müzmin “kaldırım işgalleri”nden hep rahatsızlık duymuş, müşteki olmuşumdur.
Bilhassa, gidip medenî dünya ülkelerindeki o düzenli-intizamlı durumu gördükten sonra, bizdeki ilkelliğe karşı olan alerjim daha da yükselmeye başladı.
Hakikaten kabullenemiyorum, hoş göremiyorum, es geçemiyorum, günden güne azgınlaşan şu kaldırım işgallerini...
Gezdiğim, gördüğüm bu vahşiyâne işgalleri, mümkün olduğu kadar ilgili, yetkili kişi veya mercilere bir şekilde iletmeye çalışıp çabalıyorum.
İtiraf edeyim ki, çok az bir kısmında müsbet netice alabildik. Geri kalan işgaller aynen, hatta çoğu kısmı daha da genişleyip yayılarak devam edip gidiyor.
Belediyeler, bunlarla baş etmekte acziyet gösteriyor. Emniyet-zabıta tedbirleri yetersiz ve de etkisiz kalıyor.
Bu zaaftan ve boşluktan istifade eden fırsatçılar, zamanla mafyatik bir yapılanmaya yöneliyor. Bu durum karşısında, sade vatandaşın tepkisi veya gayreti büsbütün sönmeye yüz tutuyor.
Her şeye rağmen, yine de ümitsiz değiliz. Lâkin, bu kronik derdin devâsının çok zor olduğunu yakînen görüp fark ederek, hem kamuoyunu duyarlı kılmaya, hem de sorumluluk mevkiinde olanların dikkatini çekmeye devam ediyoruz.
Yani, işin peşini bırakmak yok. Tâ ki, mesele hal yoluna girene kadar. Tâ ki, medenî dünyanın şehirlerindeki gibi intizamlı kaldırımlara sahip olana kadar.