Latince perdesi altında Kur’ân düşmanlığı
GÜNÜN TARİHİ 1 Aralık 1928Aynı yılın Kasım ayı başında Meclis’te kabul edilen “Harf İnkılâbı”nın devamı mahiyetindeki bir kararla, 1 Aralık 1928 tarihinden itibaren gazete ve dergi...
GÜNÜN TARİHİ 1 Aralık 1928
Aynı yılın Kasım ayı başında Meclis’te kabul edilen “Harf İnkılâbı”nın devamı mahiyetindeki bir kararla, 1 Aralık 1928 tarihinden itibaren gazete ve dergi yazılarının, cadde ve sokak tabelâlarının, yapılacak her türlü duyuru ve ilânâtın da “Latin harfleri” ile yazılması mecburi hale getirtildi.
Yani, bu tarihe kadar Osmanlıca harflerle basılan matbuatın, bundan böyle aynı tarzda neşriyat yapmalarına kesin sûrette yasak getirilmiş oldu. Bir bakıma, ânî bir sûrette devreye sokulan bu yeni uygulama, aynı anda iki koldan yürütülmeye başlandı.
Birincisi: Latince harflerinin her alanda kullanılması mecburiyeti.
İkincisi: Eski yazı olarak da isimlendirilen Osmanlıcanın, daha doğrusu Arabî olan Kur'ân harflerinin kesin olarak yasaklandığı, hatta cezaî müeyyidenin de tatbik edileceği hususu.
Ne tuhaftır ki, düpedüz “Latin Alfabesi” olan bu yeni tarz yazıya “Yeni Türk harfleri” ismi verildi.
Allah aşkına, bunun neresi Türk?
Türkler ne zaman kabul edip kullanmış, bu alfabeyi?
Yalan ve uydurmasyonun bu kadarına pes doğrusu…
Kaldı ki, tıpkı Üstad Bediüzzaman’ın Eskişehir Mahkemesi’nde beyan ettiği gibi, Latince’nin kabulü neyse de, Kur’ân harflerine niçin yasak getirildi? Biz, esas itibariyle bunun derdindeyiz ve bunun mücadelesini vermekteyiz: “Lâtin harflerinin kabulü değil; belki, Kur’ân hurûfunun dersinin men’ine yirmi sene evvel bir mahrem risalede itiraz etmişim.” (Şuâlar: 370)