Müjdelenen Fetih
GÜNÜN TARİHİ / 1 Ocak 630 Miladî takvime göre, 1 Ocak 630’da mübarek ve mukaddes Mekke şehri fethedildi. Hicretin 8. senesinde Mekke’yi fetheden, Resûl-i Ekrem (asm) ve onun muzaffer ordusuydu. Bu kutlu fetih, aslında daha evvel...
GÜNÜN TARİHİ / 1 Ocak 630
Miladî takvime göre, 1 Ocak 630’da mübarek ve mukaddes Mekke şehri fethedildi.
Hicretin 8. senesinde Mekke’yi fetheden, Resûl-i Ekrem (asm) ve onun muzaffer ordusuydu.
Bu kutlu fetih, aslında daha evvel Efendimize (asm) bildirilmiş ve tebşir edilmiş idi.
Fetihten tâ sekiz sene evvel, yani Medine’ye hicreti esnasında, Feth-i Mekke haberi Cibrîl-i Emînle nüzûl eyledi.
Ayrıca, fethin vukuundan iki sene evvel inzâl olunan Fetih Sûresinin ilk âyetindeki “Lekad sadakallahu Rasûlehu’r-ru’yâ: And olsun ki, Allah, Resûlünün gördüğü rüyânın hak olduğunu tasdik etti” ifadesiyle de, bu mübarek fetih mû’cizevî bir sûrette haber verildi ve haber aynen tahakkuk etti.
* * *
Bugün, Miladî tarihe göre yılbaşı. Türkiye’de, 1926’dan sonra bu takvime geçildi.
Daha evvel, resmiyette Rumî kullanılmakta, sosyal hayatta ise yaygın olarak Hicrî takvim esas alınmakta idi.
Miladî takvime göre yılın başı olarak kabul edilen 1 Ocak gününe, herkes kendine göre bir değer atfediyor, bir kıymet biçiyor.
Âyin yapan da var, eğlenceye dalan, kumar oynayan da var, 1 Ocak günü ve gecesinde...
Biz Müslümanlar için ise, Miladî olarak da bugünün en mühim hadisesi Mekke’nin Fethi’dir.
Bu sebeple, biz de bugünkü yazımızı aynı konuya ayırdık.
Şimdi, biz de hayâlen olsun o zamana ve Arabistan Yarımadasına gidelim, Mekke’nin fethine hazırlanan Habib-i Ekrem’i (asm) ve onun mübarek ordusunu vazife başında görüp heyecanlı zaferlerini birlikte temâşâ edelim...
Öyle bir fetih ki...
Mekke’nin Fethi...
İnsanlık tarihinin bu en güzel fethinde, kimseye zarar verilmemesi, kimsenin burnu dahi kanatılmaması temel hedef olarak belirlendi ve bunda da muvaffak olundu.
Oysa, Peygamber-i Zişân, bu tarihten sadece 8 sene kadar evvel doğum yeri olan Mekke’den çıkmak ve terk-i diyâr etmek durumunda kalmıştı.
Üstelik, sadece kendisi değil, başta Hz. Ebubekir (ra) olmak üzere, sahabilerinin de çoğu bu diyârı terk ile Medine'ye hicret etmeye mecburi kalmışlardı.