Referanduma kadar gerilim politikası
Bundan sekiz ay evvelki (1 Haziran 2016) bir yazımızın başlığı “Başkanlığa kadar gerilim siyaseti” şeklinde idi.Aradan geçen zaman zarfında gelişen ve şimdilerde yaşanan hadiseler, aynı yöndeki...
Bundan sekiz ay evvelki (1 Haziran 2016) bir yazımızın başlığı “Başkanlığa kadar gerilim siyaseti” şeklinde idi.
Aradan geçen zaman zarfında gelişen ve şimdilerde yaşanan hadiseler, aynı yöndeki fikir ve kanaatimizi değiştirmedi; bilâkis, daha da kuvvetlendirip pekiştirdi.
Başlıkta, benzer şekildeki ifadeyi bugün de kullanmamızın asıl sebebi budur.
Zira, aynı tarz gerilim politikası, hiç hız kesmeden günümüzde de devam edip gidiyor.
Ve maalesef, sonuna kadar böyle gidecek gibi de görünüyor.
Bu arada, bir noktadaki endişemizin daha da ziyadeleştiğini belirtmek durumundayız.
Şöyle ki: Nisan ayında yapılması düşünülen referandumun, Türkiye’nin siyasî tarihi açısından bir milâd, bir dönüm noktası teşkil etme ihtimali var.
On beş yıllık “şahıs merkezli” siyasî iktidarın, bu referandumda tökezlenerek aşağıya doğru yuvarlanması ihtimal dahilinde olduğu gibi, gücüne güç katarak yoluna devam etmesi de aynı şekilde ihtimal dahilindedir.
Esasen, neredeyse “hainlik-vatanseverlik”, yahut “iman-küfür” derecesindeki kutuplaştırma, ayrıştırma ve ötekileştirmeye dayalı bir gerilim siyasetinin arzu veya tercih edilmesinin en önemli sebebi budur... Gerilimi tırmandırma politikasının en tehlikeli boyutuna gelince...