Hükûmet neden “kepenk indiriyor?”

ABD'de bütçe konusunda uzlaşma sağlanamaması nedeniyle federal hükûmetin "faaliyetini durdurması" dışarıdan bakıldığında ciddî bir sistem sorunu olarak görülebilir. Yürütmeyi elinde bulunduran...

ABD'de bütçe konusunda uzlaşma sağlanamaması nedeniyle federal hükûmetin "faaliyetini durdurması" dışarıdan bakıldığında ciddî bir sistem sorunu olarak görülebilir. Yürütmeyi elinde bulunduran, yasamada da çoğunluğa sahip bir iktidarın bütçe yapamaması ve hükûmetin "kepenk indirmesi" sık rastlanan bir gelişme değildir.
Aslî olmayan federal devlet çalışanlarının zorunlu ücretsiz izne çıkarıldığı; pasaport, vize, asker ailelerine ölüm aylığı bağlanması türünden işlemlerin durdurulduğu; ABD'nin en önemli sağlık araştırma kurumu olan NIH'in yeni hasta kabul edemediği; grip salgınlarını izleme programı benzeri programların askıya alındığı "hükûmet kepenk indirmeleri" pek çok toplumda "güçsüz yönetim" ve "sorunlu sistem" algısının dile getirilmesine neden olabilir.
Buna karşılık, konu tartışılırken, 2013 sonbaharında yaşanan gibi uzun süren örnekleri de bulunan "kepenk indirmeler"in, "siyasal alan"da hegemonya oluşumunu engellemeyi hedefleyen ABD kurucu ideolojisinin ürünü olduğu göz ardı edilmemelidir.
Söz konusu irade siyasal alanın "paylaşımı"nı sağlamanın, karmaşık "denge ve denetleme ağı"nı tahkim edecek bir düzenleme olduğu düşünmüştür. Bunun düşünsel arka planında ise "siyasal alan tekeli"nin "zayıflatılmış, kolay karar alamayan yönetim"den daha kapsamlı sorunlara neden olacağı varsayımı yer almıştır.

Başkanlık ve sınırlanan yönetim
ABD siyasal sistemi "başkanlık" sınıflamasına dahil edilen, buna karşılık, aynı adı taşıyan yapılardan "karar alma, kanun yapma ve kilit atamalar"ı zorlaştırmasıyla ayrılan bir örnektir. Bunun neticesinde ABD'deki başkanlık, "güçlü yönetim" ve "hızlı yasa yapımı" konularında parlamenter ve yarı başkanlık sistemlerinin gerisinde kalan uygulamaların hayata geçirilmesine neden olmaktadır.
Ana hatları on sekizinci asır sonlarında "Amerikan anayasasının babası" olarak görülen James Madison tarafından şekillendirilen, buna karşılık, James Harrington ve Montesquieu'nün tezlerine dayanan bu sistem, antik Yunan ile Roma ve çağdaşı İngiltere örneklerinden yola çıkarak sadece erkler arası dengeyi gözetmekle kalmamış, bunun yanı sıra onlar içinde tekel oluşumunu önlemeyi de hedeflemiştir.
Güçlü kuvvetler ayrılığı, diğer sistemlerden farklı olarak (örneğin Avam kamarası karşısında hızla gerileyen Lordlar) iki güçlü kuruma dayalı (bicameral) yasama ve federalizm kanun yapım sürecinde çok sayıda "veto mekanizması"nı devreye soktuğundan müzakere ve uzlaşmayı zorunlu hale getirmiştir. Bunun yanı sıra denge ve denetleme mekanizmaları ve talep olunan nitelikli çoğunluklar da "siyasal alan"ın paylaşımını düzenlemiştir.
Madison'ın aralarında bulunduğu ABD demokrasisinin mimarlarının günümüzdekinden farklı bir yapının "siyaset"ini şekillendirmeye gayret ettikleri unutulmamalıdır. O dönemde ülke 13 eyâletten oluşuyordu, dünyanın merkezi durumuna gelmiş olan Avrupa'dan okyanusla ayrılıyordu ve siyasete karışmaları söz konusu olmayan köleler istisna edilirse türdeş sayılabilecek bir nüfus yapısına sahipti. Bunun yanı sıra "kurucu babalar" siyasal partilere yönelik derin şüpheciliği içselleştirmişlerdi.
Bunun neticesinde, sadece eşit üç erk ve eyâlet yönetimleri tarafından dengelenen bir "siyasal alan" değil onun "paylaşımı" da öngörülmüştü. Diğer bir ifade ile ABD sistemi, güçlü yasama ve yargı denetimi ve federal devletlere ait sınırlayıcı mekanizmaların yanı sıra "siyasal alan"ın "bütünüyle seçimi kazanana terki"ni önleme temelinde şekillendirilmişti.

Güçlü yönetim arzusu
Lloyd Cutler, Robert Dahl ve Sanford Levinson benzeri anayasa hukuku ve siyaset bilimi uzmanları, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Madison'ın parti örgütlenmelerinin bulunmadığı on sekizinci asır gerçekliğinde şekillendirdiği siyasal sistemin değiştirilmesi talebini dile getirmişlerdir.
Bu talepler sistemin, kanun yapımı, karar alımı ve kilit atamaları ağırlaştırdığını, bunun yanı sıra, Cumhuriyetçi ve Demokratik partiler arasında kızışan particilik ve bunun yarattığı "kutuplaşma"nın "nitelikli çoğunluk" ve "veto"ları "uzlaşmama siyaseti" yolunda araçsallaştırdığını vurgulamışlardır.
Günümüzde de parti yönetimlerinin yasama temsilcileri üzerindeki etkinliğinin artması ve kutuplaşmanın güçlenmesi benzeri nedenlerle "siyasal alan paylaşımı"nın terk edilmesi ve "kazanan hepsini almasa bile geniş hareket alanına kavuşmalıdır" yaklaşımının benimsenmesini isteyenler seslerini yükseltmektedir.
Bu talebi dile getirenler, önceleri satranç oyununda şahın kiş çekilmemiş ama gideceği yer kalmadığı pozisyona atfen "stalemate," daha sonra karşılıklı kilitleme vurgusu yapan "deadlock," günümüzde ise farklı 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Unuttuğumuz savaş 18 Kasım 2018 | 3.763 Okunma İstiklâl Marşı’nı okuyarak ırkçılık mı yapıyoruz? 11 Kasım 2018 | 5.669 Okunma Otoriter ritüel ve söylemleri eleştirmek “Türklük” karşıtlığı mıdır? 04 Kasım 2018 | 2.470 Okunma “Temsilî demokrasi” krizinde Türkiye 28 Ekim 2018 | 4.277 Okunma “Millî irade-vesayet” kısır döngüsünü kırmak 21 Ekim 2018 | 4.550 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar