“Türdeş” ve “düşman” Batı
Değişik kaynaklardan beslenerek popüler kültürde revaç bulan “Batı karşıtı” söylemi “medeniyetler savaşı” ideolojisi için araçsallaştırmak ciddî sorunları beraberinde...
Değişik kaynaklardan beslenerek popüler kültürde revaç bulan “Batı karşıtı” söylemi “medeniyetler savaşı” ideolojisi için araçsallaştırmak ciddî sorunları beraberinde getirir
"Batı"yı kavramsallaştırır ve onunla ilişkimizi tanımlarken genellemeci bir "aşk-nefret" ilişkisi geliştirmemizin değişik sosyokültürel ve tarihî nedenleri vardır.
Uzun süre "Batı"nın "en yakın Ötekisi" olmanın yanı sıra ona "karşı tezi" ve "Öteki"si olarak yaklaşmış bir toplum daha sonra onu "modernlik" ile özdeşleştirmiş ve bir "medeniyet" olarak kavramsallaştırmıştır. Bu ise fazlasıyla genellemeci bir "benzemeye çalışma (aşk)" ve "üstünlüğe karşı koyma (nefret)" algı ve ilişkisinin tesis edilmesine neden olmuştur.
Bu ilişki ise "ulaşılması gerekli tekil medeniyet" olarak görüldüğü dönemde dahi "bizi sevmeyen, aşağılayan ve cezalandırmaya çalışan," sınırları muğlâk bir "Batı"kavramsallaşması çerçevesinde gerçekleşmiştir.
Resmîleşen söylem
Erken Cumhuriyet ideolojisinin "Batılılaşma" ve "Oryantalizm"in sentezini yaparak toplumuna "medenîleştirilmesi gerekli Doğu" biçiminde yaklaşması, zikredilen "aşk-nefret" ilişkisindeki ikinci bileşkenin güçlenmesine neden olmuştur.
Bu ideolojinin güçlü "milliyetçi" tonları, "yaşam tarzı" üzerinden "Batılılaşmaya" çalışan toplum kesimlerinde "çağdışı nitelikler taşıyan bir kültürle bağlantımızı kesmemizerağmen bizi kabûllenmeyen, parçalamak arzusundan vazgeçmeyen," bunu değerlerine yönelik saldırı olarak gören tabakalarda ise "bize farklı bir kültür ve ahlâkı dayatan, modernlik adına bizi geleneğimizden koparmaya çalışan" "Batı" algısının güçlenmesine yol açmıştır.
Dolayısıyla, anti-emperyalist tonları güçlü, milliyetçilik vurguları kuvvetli bir ideolojinin üçüncü ayağı haline getirilen "Batılılaşma," varsayılanın tersine, "Batı"ya duyulan "nefret" ve ona yönelik kuşkuları azaltmamıştır.
Günümüz Türkiyesi'nde yaşam tarzı "Batılılığı"nın önde gelen savunucusu olan "ulusalcılık" ile bunun karşıt kutbunu oluşturan dinî hassasiyetleri güçlü "muhafazakârlık"ın Batı karşıtı söylemde uzlaşmaları bunun neticesidir.
Bu hissiyatın popüler düzeyde bulduğu revaca karşılık, "anti-Batı" söylem, istisnâî durumlar dışında resmiyet kazanmamıştır. Bunun şüphesiz tarihî bir arka planı bulunmaktadır.