Türkiye-ABD: İttifak, stratejik ortaklık, kriz kontrolü

Çalkantılı bir süreçten geçen Türkiye-ABD ilişkilerinde Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Ankara ziyareti sonrasında yeni bir aşamaya gelindiği...

Çalkantılı bir süreçten geçen Türkiye-ABD ilişkilerinde Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Ankara ziyareti sonrasında yeni bir aşamaya gelindiği gözlemlenmektedir.
Görüşmeler sonrasında 16 Şubat günü yayınlanan ortak açıklama, tarafların "müttefik ve stratejik ortaklar olarak," yekdiğerinin "güvenlik ve savunması konusundaki kesin taahhütlerini teyit ettiği"ni dile getirmektedir. Söz konusu belge, bunun yanı sıra iki ülkenin, mevcut anlaşmazlıkların çözümü amacıyla "netice hedefli" mekanizmalar kurma ve bunların mart ortalarını geçmeyecek bir sürede hayata geçirilmesi konusunda anlaştıklarını da vurgulamaktadır.
Ortak açıklamanın değişik bölümlerinde dile getirilen "uzun süreli ittifak" ve "stratejik ortaklık" vurgularına karşılık Türkiye-ABD ilişkisinin günümüzde gelinen noktada bir kriz kontrolü karakteri taşıdığı ve bu durumun Ortadoğu'nun yeni biçim ve sınırları şekillenene kadar süreceğini belirtmek gereklidir.

Soğuk Savaş ittifakı
Ortak açıklamada da altı çizildiği gibi Türkiye ile ABD 65 yılı aşkın bir süredir NATO müttefiki ilişkisi sürdürmektedir. İki ülke, Soğuk Savaş koşullarında NATO şemsiyesi altında "sensu stricto" yâni dar anlamıyla "ittifak" ilişkisi sürdürerek siyasî ve askerî güçlerini "ortak tehdit"e karşı seferber etmiştir. Ancak Atlantik ittifakı kendisini doğuran Soğuk Savaş koşullarının ortadan kalkması sonrasında kapsamlı yapısal değişime uğramış ve Türkiye ile ABD arasında bu tür "ittifak" geçmişte kalmıştır.
Soğuk Savaş'ın sonlanması, NATO'nun genişlemesi ve tarafların farklı "tehdit algıları" geliştirmesi, ABD ile Türkiye açısından "sensu largo" yâni geniş anlamda ve iki ülkenin "ortak amaçlara" ulaşma amacıyla faaliyetlerini koordine etmeleri türünden bir "ittifak"ın dahi işlevselleştirilmesini zorlaştırmıştır. Ortak açıklama metninde yer alan "demokrasi, hukuk devleti ve bireysel haklar"ın yerleştirilmeye çalışılması türünden "hedef"ler Soğuk Savaş sonrası dünyanın "ittifak"ları için fazlasıyla soyuttur.
Aslî "ortak tehdit"in farklılaşması ve fazlasıyla "soyut" hedefleri paylaşma iki ülkenin olay bazında işbirliği ötesine geçecek "ortaklık" oluşturmasını imkânsız kılmakta, çoklu ittifak içinde yer alma böylesi bir ilişkiye dönüştürülememektedir.
Bu açıdan değerlendirildiğinde NATO ittifakının iki ülke arasındaki sorunları çözecek bir anahtar işlevi görmesi mümkün gözükmemektedir.
Estonya ve Slovakya da Türkiye'nin NATO "müttefikleri"dir; ama bu Ankara'nın örneğin Suriye'deki kırmızı çizgilerinin Tallinn ve Bratislava tarafından paylaşılmasını gerekli kılmamaktadır. Benzer şekilde NATO nüttefikliği Türkiye ve Yunanistan'ın sorunsuz bir ilişki yaşamasını sağlamamaktadır.

Stratejik ortaklık
Günümüzde gelinen noktada Türkiye-ABD ilişkisinin "stratejik ortaklık" olarak tanımlanması da kapsayıcı bir çerçeve sunmaktan uzaktır.
Bu kavram yirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren ağırlıklı olarak riskleri azaltma, kaynaklar, pazara giriş imkânları, müşteri hizmetleri ile ürün kalitesi ve kârlılığı artırma amacıyla bağımsız kurumsal yapılarını sürdürerek işbirliğine giden şirketler için kullanıldıktan sonra devletler arası ilişkilere uygulanmıştır.
Ekonomi alanında çarpıcı örnekleri bankalar ve havayolu şirketleri tarafından oluşturulan "stratejik ortaklık"lar olan böylesi işbirlikleri, devletler arası ilişkiler bağlamında sınırlı hedefler dışında bağlayıcılığı olmayan ama bunlara ulaşma açısından taraflara fayda sağlayan beraberliklere atıfta bulunmaktadır. Bu tür "ortaklıklar"ın elastikiyeti ve yarattığı bağımlılığın sınırlı olması, onların daha kolay yapılması ve yönetilebilmesini mümkün kılmaktadır.
Küresel bir güç olan ABD dünyanın en fazla "stratejik ortak"a sahip ülkesi durumundadır. Singapur'dan Ürdün'e, Brezilya'dan Türkiye'ye, Meksika'dan İsrail'e ulaşan bir yelpazadeki ülkeler ABD tarafından "stratejik ortak" olarak tanımlanmaktadır.
Washington bilhassa 11 Eylül sonrasında "teröre karşı" geniş bir "stratejik ortaklık ağı" kurmaya muvaffak 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Unuttuğumuz savaş 18 Kasım 2018 | 3.763 Okunma İstiklâl Marşı’nı okuyarak ırkçılık mı yapıyoruz? 11 Kasım 2018 | 5.669 Okunma Otoriter ritüel ve söylemleri eleştirmek “Türklük” karşıtlığı mıdır? 04 Kasım 2018 | 2.470 Okunma “Temsilî demokrasi” krizinde Türkiye 28 Ekim 2018 | 4.277 Okunma “Millî irade-vesayet” kısır döngüsünü kırmak 21 Ekim 2018 | 4.550 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar