ABD’li ünlü gazeteciler Türkiye’de ne araştırdı?
Dün Türkiye ve ABD açısından tarihi bir görüşme gerçekleşti. Başkan Erdoğan'la ABD Başkanı Trump özel bir görüşme yaptı. Bu satırları yazarken henüz bir açıklama yoktu, ama...
Dün Türkiye ve ABD açısından tarihi bir görüşme gerçekleşti. Başkan Erdoğan'la ABD Başkanı Trump özel bir görüşme yaptı. Bu satırları yazarken henüz bir açıklama yoktu, ama ben bu kritik görüşmeden "pozitif" sonuçlar çıkacağını umuyorum.
Bunu da yaşanan bütün negatif göstergelere rağmen iki liderin birbirlerini anlamalarına ve uyumlu çalışmalarına dayanarak söylüyorum.
En kritik zamanlarda, en sert söylemlerin gerçekleştiği anlarda bile iki lider arasında "ipler" kopmadı.
Örneğin G-20 Zirvesi'nden kriz çıkacak diye bekleyenler tam tersi Türkiye'nin tezlerine destek veren bir Trump'la karşılaştı.
En son gerilimin çok yükseldiği Barış Pınarı Harekatı'na karşı Trump'ın, "Güvenli bölgeden çekiliyoruz" açıklaması da onları hayal kırıklığına uğrattı.
Kimse olup biteni anlamak istemiyordu.
Daha doğrusu "anlamak, analiz etmek" yetilerini kaybetmişlerdi.
Eğer anlasalardı, birçok ABD'li siyasetçi ve medya mensubu öfke içinde şu sorunun cevabını aramazdı: "Biri İslam düşmanı öteki Batı düşmanı, nasıl olur bu kadar iyi anlaşabilir? Bu işin içinde bir iş var?" Oysa iki siyasi aktörü bir araya getiren şey, onların mücadele ettiği bürokratik vesayet sistemiydi. Onlar bunu görmek istemedi.
Bu körlük geçen hafta çok sayıda ABD'li gazeteciyi Türkiye'ye getirdi.
Aralarında New York Times, Wall Street Journal gibi önemli gazetelerin yazarlarının da olduğu bu gazeteciler neyi araştırıyorlardı biliyor musunuz? İnanılır gibi değil ama o kelli felli gazeteciler iki lider arasındaki yakınlığın arkasında "parasal bir ilişki" olduğunu varsayarak, bir