CHP’de fırtına öncesi sessizlik!
Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür'ün bugünkü (06.10.2022)''CHP’de fırtına öncesi sessizlik!'' başlıklı yazısı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öyle bir pas verdi ki, Başkan Erdoğan'a sadece dokunmak kaldı. Onu da dünkü grup toplantısında hakkıyla yaptı. Hem de "CEHAPE Zihniyeti"nin ortaya koyduğu kara bir tarihi gözler önüne sererek.
Aslında Kılıçdaroğlu da o tarihin bir ürünü ve hala o zihniyetten kurtulmuş değil. Öyle olduğu için de "sahici" bir değişim ortaya koyamıyor. Çünkü CHP'ye dayatılan değişim, kurultaylarda fikri arayışların, tartışmaların doğal bir sonucu değil.
Büyük oranda Erdoğan'ın zorlamasıyla gerçekleşen bir değişim bu. Karşımızda "mecburi demokrat" bir Kılıçdaroğlu ve CHP var.
Bu yüzden de zaman zaman bir hamle yapsa da arkasını getiremiyor. Bazen de sorun halledildikten sonra devreye girip rol kapmaya çalışıyor.
Hatırlayın, bir ara Kılıçdaroğlu darbeler konusunda da büyük laflar edip; "Tankların üstüne ilk ben çıkarım..." demişti. Sonra ne oldu?
15 Temmuz gecesi, Yeşilköy havaalanında hayat onun karşısına FETÖ'cü darbecilerin tanklarını çıkardı ama o bırakın tankların üstüne çıkmayı, tankların arasından sessizce geçip gitmeyi tercih etti. Sonradan "İyi de tank getirselerdi, nerede tank?" gibi bir garipliğe de imza attı.
Aslında sadece Kılıçdaroğlu değil, bugüne kadar CHP zihniyeti kendi yarattığı hiçbir sorunu "siyaseten" çözme cesareti göstermedi.
Ne darbeleri ve vesayet rejimini sorun etti ne de sahibi olduğu sistemin ürettiği başörtüsü, Kürt ve Alevi meselesinin üzerine gitti.
Tam tersine bazen o sorunlara yeni sorunlar ekledi. Alın 2007'deki e-muhtıra ve 367 garabetini... AK Parti, CHP'nin destek verdiği bu tuzakları püskürtünce de bir kısım CHP'li şu yorumu bile yaptı; "Bunlar kurguydu, AK Parti'ye yarasın diye yapıldı..."
Şimdi aynı şeyi başörtüsüne yasal güvence verme meselesinde yaşıyoruz ve yaşayacağız. Kılıçdaroğlu, seçim sürecine girilirken, tıpkı helalleşme gibi toplumu ikna edebileceği ve böylece CHP'nin oyunu arttırabileceği hesabı yapıyor.